Vatanı bize armağan edenler
Sarıkamış Harekâtı dolayısıyla Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın sarf ettiği bir cümle, beni maziye götürdü. Büyükanıt şöyle diyor: "Cumhuriyet'in harcı, Atatürk'ün önderliğinde Anadolu'nun her köşesinden gelen kahramanlarla yoğruldu. Tarihimizde Sarıkamış Harekâtı olarak yer alan bu olay, aslında vatanları uğruna bile bile ölüme koşan, bugün bizlere huzur, güven ve esenlikle yaşadığımız bu güzel toprakları armağan eden bir neslin imkânsızlıklar karşısında yaşadığı destanın adıdır."
***
Osmanlı'yı Birinci Dünya Savaşı'na sokan ve bu şekilde Rus işgali altındaki bazı bölgeleri kurtaracağını sanan, aynı zamanda ciddi tedbir almadan Sarıkamış'ı Mehmetçik'e mezar eden Enver Paşa, gözüpek bir insandı ama, tam bir maceraperestti. İttihat ve Terakki, Osmanlı'nın sonu oldu. Buna mukabil Mustafa Kemal, güç dengelerini gözardı etmeyen, ne zaman hücum edeceğinin, hangi şartlarda geri çekileceğinin farkında olan bir strateji uzmanıydı. Milli Mücadele'yi başarıyla yürütmesine rağmen, Lozan Konferansı'nda, Musul ve Kerkük'ten feragat etmesi, bunun en önemli göstergesiydi. Yaşar Büyükanıt, Cumhuriyet'in harcını yoğuran kahramanlardan söz ediyor. Bu noktada, biz de, Milli Mücadele'de din adamlarının rolünü hatırlatmak isteriz. İngilizler'in İstanbul'u işgal etmesinden sonra, 11 Nisan'da, Meclis-i Mebusan resmen kapatılmıştı. Damat Ferit Paşa, Dürrizade Abdullah Efendi'den Mustafa Kemal Paşa ve Anadolu harekâtı hakkında fetva çıkartmasını talep etti. Şeyhülislâm Abdullah Efendi, "Kuva-yı Milliye" için, "Bağyı", yani "eşkıya kuvvetleri" diyordu. Milli Mücadele'yi ayaklanma ve isyan gibi gösteren fetvalar, Anadolu'nun muhtelif yerlerine yayıldı. Halk, "dininançlarıyla", "vatan sevgisi" arasında kısılıp kalmıştı. Acaba Mustafa Kemal ve arkadaşları gerçekten padişah ve halifeye karşı ayaklanmış mıydı? Yoksa, vatanı düşmandan temizlemeye mi çalışıyorlardı? İşte bu noktada, Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat Efendi (Börekçi), Mustafa Kemal'in de teşvikiyle bir fetva yayınladı. Anadolu harekâtını "Huruc Alessultan", yani sultana karşı ayaklanma olarak tanımlayan İstanbul fetvasına mukabil, "Padişah ve Halife esirdir. Makam-ı hilâfet ve saltanatın kurtarılması lâzımdır" görüşünü savunan Ankara fetvası yayınlandı. Ve bu fetva, Anadolu'nun dört bir yanında faaliyet gösteren 152 din âliminin imza ve tasdikinden geçti. Tarihimizi doğru okuyup öğrenebilirsek, belki, "toptancı bakış ve değerlendirmelerden" sıyrılıp, "Her kesimde iyisi de kötüsü de vardır" sonucuna ulaşırız ki, bu çok daha sağlıklı olur.