Vurun abalıya
Bir süredir gazetelerde "testis" tartışması yaşanıyor. Bu konu, Cumhurbaşkanlığı meselesi kadar önem kazandı. Yurt dışından gelip de siyashavayı koklamaya çalışan bir yabancıyı düşününüz. Bizim hakkımızda acaba nasıl bir kanaat edinir? "Yahu,buTürklernebiçimbirmillet.Testistenbaşkaproblemleriyokmu?" demez mi? Oysa, testisin manşete çıkmasının sebebi, çok derin. Bunun temelinde, bir türlü halledilemeyen başörtüsü sorununu görmek lâzım. Eğer, ultrasonu çekmediği iddia edilen hanımlar başörtülü olmasaydı, böyle bir haber belki de çöpe gidecekti. Belirli bir zihniyete göre, başörtülü hanımlar "potansiyelsuçlu". Üniversitelerde başörtüsü yasağını savunanların temel gerekçelerinden birini hatırlatalım: "Bunlar,mezunoluncabaşörtüsüyleçalışmayadatalipolacaklar.Doktorolduklarınıfarzedelim.Erkekhastayabakmayacaklar." Nitekim, Vatan gazetesinde Ruhat Mengi, kadın radyologların ultrason çekmeyi reddettikleri iddiasının yalanlanmasına rağmen, sanki doğruymuş gibi bir yorum yazmakta hiç tereddüt etmedi: "Konya'da2tesettürlükadınradyologdoktor,16yaşındakibirgencetestisultrasonuçekmedi;sonundaultrasonbirerkekdoktortarafındançekilebildi...Mesele,sadecekadınlarınüniversiteyetesettürlegitmesiveyatürbanlıbirkadınınhermeslekteçalışabilmeisteğiylesınırlıdeğil.Diniinancıbaskıyla,korkuylaözdeşleştirenbiranlayışınbazımeslekleregirdiğitakdirdenetürsonuçlarayolaçabileceğiortada...Benzerolaylarhastanelerinacilservislerindedeyaşanırsa,nelerolabileceğinidüşünün.Bilimle, 'içi tesettürlü kafalar' yanyanagelince,insanlarınyaşamınıbunedenlekaybetmesidegündemegelir." (20 Aralık 2006 Vatan) Ruhat Mengi, sadece kendi doğrularına inanan, gerçekler farklı dahi olsa, muhakemesini, kendisini adadığı o doğrular adına yürüten belirli bir sosyal çevrenin başarılı bir temsilcisi. Hürriyet, 17 Aralık'ta "Tesettürfaciası" başlığını attı. Daha sonra konu anlaşıldı. Meğer, raporu yazan Üroloji Uzmanı Operatör Celâl Tütüncü, hastasını 18.17'de muayene edip, hastaneye yatırmış. Kural gereği, saat 18.00'den sonra hastanede hiçbir radyolog bulunmazmış. Saat 18.00'den sonraki vakalar için icapçı uzman hekimler hastaneye çağrılıyormuş. Acil olmayan vakalar ise ertesi gün mesai saati içinde değerlendiriliyormuş. O gün, icapçı doktor tesettürlü hanımlardan biri değil, Levent Kaya imiş. Üstelik, bu tesettürlü hanımların çektiği çok sayıda erkek ultrasonu da mevcutmuş. Bu hususlar, hemen ertesi gün, 18 Aralık'ta ortaya çıktı. Buna rağmen Ruhat Mengi, böyle bir yorum yazabiliyor. Arzu edilen amaca ulaşılmıştır: Tesettürlü kızların neden üniversitede okutulmaması gerektiğinin en önemli gerekçesi, doğruyu yansıtmasa dahi zihinlere çakılmıştır. Ben şahsen, haberi yapan Uğur Dündar'ı veyahut Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ü art niyetli bulmuyorum. Onlar, belirli bir dünya görüşünün ve birikimin kurbanı. Yazımızın başında belirttiğimiz gibi, "Tesettürlükadınokumamalıdır.Çünküonlar,doktorolsadahierkeklerimuayeneetmezler" şeklinde yerleşmiş bir ön kabul mevcut. Haber, bu peşin hükmü karşıladığı için, Uğur Dündar'a ve Ertuğrul Özkök'e cazip geldi. Aynı şekilde, başörtü özgürlüğünü savunanlar da, tam ters bir haberden kolayca etkilenebilirler: "Başörtülüolduğuiçinhastaneyealınmadı,muayenesiyapılmadıveöldü." Demek hepimizin zihninde yerleşmiş, dünya görüşümüzü etkileyen önyargılar var. Birbirimizi suçlayacağımıza, bu önyargıları kırmaya çalışalım. Başörtüsü meselesini bir şeklinde çözelim; normalleştirelim. O zaman, cümle âlemin garip karşılayacağı "testistartışması" gibi saçmalıklar da gazetelere manşet olmaz.