Her sene iman tazeliyoruz!
Türkiye'de laik Cumhuriyet'i korumak ve kollamak isteyenlerin faydalandıkları bazı tariholaylar mevcuttur. Bunları sırasıyla Şeyh Sait Ayaklanması, 31 Mart Vakası ve Kubilay Hadisesi olarak sayabiliriz. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde havayı gerginleştirmek isteyenlerin, 23 Aralık'ta Kubilay olayının yıldönümünü kutlamaya hazırlandıkları, büyük gösteriler tertip edecekleri duyumlarını alıyoruz. Atatürk döneminde Kubilay vakası, büyük ölçüde muhalif sesleri susturmak ve devrimleri yerleştirmek amacıyla kullanılmıştı. Menemen'de cereyan eden bu hadise hakkında daha sonra, çeşitli bilgiler yayınlandı. Hatta, Can Dündar, Menemen'in son tanıklarıyla yaptığı söyleşileri kamuoyuna yansıttı. Objektif tarih, Menemen'e dışarıdan gelen bir avuç meczup ve esrarkeşin bu ilçede olay çıkarttığını, laik Cumhuriyet'i tehdit eder mahiyette büyük bir isyanın söz konusu olmadığını yazıyor. Olaya şahit olanlar, bakın Can Dündar'a neler söylemiş: Sami Özyılmaz: "Eniştem bakkaldı; sabah dükkânı açmış, Menemen'in etrafını 70 bin Arap'ın çevirdiğini duymuş. Vilâyet'in önüne gittim, 6-7 kişi vardı orada. Birinin eli silâhlı. Ellerinde bir bayrak. Musabey Köyü'nün çarşı camiinden almışlar, sabah namazında. 'Öğlene kadar o bayrağın altından geçen geçecek, geçmeyen kılıçtan geçecek' diyorlarmış... Bir manga asker geldi karşı sokaktan. Orada Kubilay, askere 'Hücum' dese, hepsi süngünün ucunda kalacaktı. Bir silâh patladı; bir tek el ateş edildi. Kubilay ayağından vuruldu... Cami avlusundaki taşın dibine düşüyor; bunlar da gidip başını kesiyorlar. Hepsi esrarkeşmiş zaten, asker hepsini vurdu. Torbalarından esrar çıktı parça parça... Bence asılanlar içinde suçlu olan yoktu. Mesela, Kubilay'ın kafasını bayrağa asmakta kullandıkları urganı elinden aldıkları çocuğa da idam cezası verdiler... Bunlar gelmeden Menemen'de gericilik yoktu ama, parti meselesi vardı. Serbest Fırka kazanmıştı. Onun intikamı mı, bilmem." Sabahat Erkal: "Menemen mutaassıp bir kasabaydı. Meselâ 'Şapkayı gâvurlar giyiyor, biz nasıl giyeriz" derlerdi. O gün babam sabah 5'te postaneye gitmiş, kahvenin önünde 6 kişinin huu çektiğini görmüş; bunlar esrarkeşmiş... Şehre girince, 'Biz mehdiyiz, arkamızda 70 bin kişi var. Müslümansanız bu bayrağın altından geçin, yoksa kurtulamazsınız' filân diyorlarmış... Kubilay bir manga askerle meydana gitmiş; ayağından vurulmuş. Askerler de ellerinde süngü olduğu halde kaçmış... Divanı Harp Mahkemesi tarafından asılanlar içinde, adamlara, sigara, kazma, ip verenler de vardı." Mustafa Şengönül: "7-8 kişi Menemenli değillerdi. Bozalan'da kazandıkları parayla esrar alıp içmişler... Fabrikada çalışan bir Musevi vardı. Yoldan geçerken ona, 'Sen de bayrağın altından geç' dediler. Bayrağın altından onu da geçirdiler... Suçsuz olanlar da asıldı; 'Neden sigara, neden ip verdin' diye."
***
Kubilay'ı biz de devrim şehidi olarak kabul edelim. Hatta "1930'larda devrimleri yerleştirmek için olayın bu kadar abartılmasına ihtiyaç vardı" görüşünü benimseyelim. Ama, artık bugün, "resmtarih" tezlerinden sıyrılıp, gerçek vakaları konuşmanın zamanı gelmedi mi?