Pes doğrusu!
Yuvacık Barajı "bitmeyen senfoni" haline geldi. Beni asıl şaşırtan konu, devleti bunca zarara uğratan bir kişinin, hâlâ televizyonlara çıkıp veyahut Meclis kürsüsünden kendisini savunabilmesi. CHP milletvekili ve İzmit eski Belediye Başkanı Sefa Sirmen'den söz ediyoruz. Olayı kısaca özetleyelim: * 1987'de DSİ ihalesini kazanan Gama AŞ, Yuvacık Barajı inşaatının % 40'ını tamamladıktan sonra, inşaatın yavaş ilerlediği gerekçesiyle, İzmit Belediye Başkanı Sefa Sirmen, yap-işlet-devret modeline geçilmesi için Gama AŞ'ye yetki veriyor. İnşaat yavaş ilerliyor deniliyor ama, Yuvacık Barajı'ndan her yıl üretilecek 142 milyon metreküp suyu satacak pazar yok. Hazine, 19 Aralık 1995'te, satılmayan suyu ödeme garantisi veriyor. * Devlet Su İşleri tarafından yaptırılacak Yuvacık, 217 milyon dolara mal edilebilecekken, işletmeye açıldığı 1998'de baraj, revize yatırım maliyetiyle 891 milyon dolara çıkıyor. * Yap-işlet-devret modelinde 15 yıl boyunca kullanılmasa dahi su alım taahhüdü var. Ve Hazine, son 8 yılda kullanılmayan su için toplam 336 milyon dolar ödeme yapıyor. Sözleşmenin biteceği tarih olan 2013'e kadar, ödemeler, sanki yılda 142 milyon metreküp su kullanılıyormuş gibi sürecek. * 2006 sonuna kadar, Yuvacık Barajı'ndan alınan suya toplam (kullanılmayan su da dahil) 1.4 milyar dolar ödeme yapıldı. Bir başka ifadeyle, barajın maliyeti çoktan karşılandı. Üstelik, normal maliyetin üç katı olmasına rağmen. * DSİ'ye göre, zaten Yuvacık Barajı'ndan bir yılda 142 milyon metreküp su elde edilmesi mümkün değildi. Buna rağmen, anlaşma yılda 142 milyon metreküp üzerinden yapıldı. Şu anda baraj kurudu; 2006 için belediye bir yılda 128 milyon metreküp talepte bulundu ama, ancak 110 milyon metreküp su üretilebildi. İhtiyaç olmasına rağmen alınamayan suyun bedeli gene İngiliz Thames Water şirketine ödeniyor. 15 yıl doluncaya kadar, yani 2013'e kadar, 142 milyon metreküp üzerinden ödeme sürecek.
***
Sefa Sirmen, bugünkü belediyeyi "Suyu hesapsız kullandılar" diye suçluyor. Bir de, "İzmit'in suyu temiz" diye övünüyor. Habertürk televizyonunu seyrederken, onun adına ben utandım. Birlikte çalıştıkları mesai arkadaşları mahkûm oluyor; müteahhit firma mahkûm oluyor; kendisi dokunulmazlık zırhı altında şu anda "sıyırmış" görünüyor ve bir de kahramanlık yapıyor: "Hemen dokunulmazlığımı kaldırsınlar." Biliyor ki, Tayyip Erdoğan, buna yanaşmayacaktır. Aklanmak isteyen insan istifasını verir ve mahkemenin önüne çıkar. Tabii burada hiç değilse Meclis'teki mevcut dosyalarla ilişkili görülen kişilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını dönem sonuna bırakan AK Parti'nin de büyük sorumluluğu var. Haydi milletvekilliği dokunulmazlığını kaldırmıyorsunuz, bunun için bürokratların da dokunulmazlıklarının (memur teminatının) sınırlanmasını bekliyorsunuz. Ama mevcut dosyalar üzerinde pekalâ işlem yapılabilir. Ve yargının önü açılabilir.