Yukarıda
Kerem Yılmazer'i anma yazısı sırasında sansüre karşı mücadele ettiğinden söz ettim.
Madem konu buraya geldi sansürle ilgili ilginç bir bilgiyi nakledeyim size. Türk sinemasının en ağır sansür vakalarından birini büyük yönetmen
Metin Erksan yaşamıştı. Bir gün mesleğe başladığım Dünya gazetesi arşivinde onun imzasını görüp sormuştum uzun süredir orada çalışan bir abimize:
"Haberde imzası var, Metin Erksan burada mı çalıştı?" diye. Doğruymuş. Sansür kurbanı oldu için uzun bir süre küsmüş sinemaya
Erksan . Sonra Dünya gazetesine başvurmuş, çeşitli servislerde görev yapmış.
BİNNAZ Canını sıkan ve yakan sansür olayı da şöyle olmuş. Malum, bir yönetmenin en iyi filmi, ilk çektiği filmdir derler. Çünkü hilehurdadan uzaktır, tüm içtenliğini yansıtır.
Metin Erksan, kamera başı yaptığında henüz 23'ündeymiş. İstanbul Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü'nü yeni bitirmiş. Öğrencilik yıllarında Atlas Film hesabına
Yusuf Ziya Ortaç'ın
Binnaz' ını senaryolaştırmış.
AŞIK VEYSEL Gerisini nakledenin ağzından şöyle dinlemiştim: "Aynı Atlas film 1952'de
Aşık Veysel'in HayatıKaranlık Dünya filmini çekmeyi tasarladı. Dönemin
'Reis' lakaplı ünlü şair ve ressamı
Bedri Rahmi Eyüboğlu senaryoyu yazdı. Filmi
Nedim Otyam yönetecekti ama son anda vazgeçti. Böylece önerinin götürüldüğü akıllı, eğitimli, kültürlü, sinema sevdalısı genç
Metin Erksan'a gün doğdu. Erksan, Türk halk geleneğinin ünü dünyayı saran usta ozanı
Aşık Veysel'in yaşamını, gerçek mekanı Sivas'a bağlı
Sivrialan Köyü'nde büyük başarıyla çekti.
ÇİÇEK ÇOCUK Film, gösterim izni için
Sansür Kurulu'na verildi. İlk itirazı,
Aşık Veysel'in gözlerinin çocuk yaşta geçirdiği çiçek hastalığından dolayı kör oluşunaydı.
"Kasabada doktor mu yok? Bu film yurtdışında gösterilirse, Türkiye'de çiçek hastalığı yüzünden çocukların kör olduğu izlenimi doğar" dediler...
ÇOK ŞÜKÜR Sansürü aşabilmek için filme hastane sahneleri eklendi. Hatta doktorlar konuşturuldu:
"Çok şükür, artık köyünüzde çocuklar, çiçek hastalığına yakalanmayacak." Gel gelelim bu tatmin etmedi sansürcüleri. Filmde çıplak ayaklı kadınlar vardı. Türk köylüsü çıplak ayakla dolaşır mıydı? Tabii, derhal ayakkabı giydirildi. Ama ardından da filmde görülen tarlalardaki buğdayların
'bodur' oluşuna taktı sansürcüler.
"Türk toprakları kıraç gösteriliyor" dediler. Bunun da çaresi bulundu. Söz konusu görüntülerin yerine, Amerikan filmlerinden kesilen, boylu boslu ekinlerin yetiştiği tarla görüntüleri konuldu. Hatta çağdaş tarım araçları da eklendi ki Türkiye'de tarımın nasıl yapıldığını tüm dünya görsün (!)