Ocağı batası kader kötüymüş. Tez aldı götürdü Erkan Ocaklı'yı. Mücadelesini aslan gibi yaptı, savaştı ama kansere yenik düştü.
Aranızda adını bile duymamış olanlar vardır.
Türkülerini ya onun ya da bir başka yorumcunun sesinden ille de dinlemişsinizdir ama. "Mısırı Kuruttun Mu" mesela ve mesela "Ula Ula Niyazi."
NASİP MESELESİ
"Tuhaf türkülerdi" diyenlerin aklını okur gibiyim.
Öyleyse dudaklarınızın kenarında beliren gülümsemeyi dondurmaya talibim. Karadeniz türkülerinde, o şen şamata ya da garip lafların altında yatan ironiyi, hüznü, çığlığı, feryadı hissetmek herkese nasip olmaz. Hele ki bu türküleri yakan, hele ki söyleyen Erkan Ocaklı gibi bir üstatsa.
OKKALI LAFLAR
Tanırdım Erkan Abi'yi. Hem de yakından hem de çok sıcacık bir kardeşlik alakası içindeydik yıllar boyu. Bazen kulislerde kesişirdi yolumuz bazen Unkapanı'nda. Ya da ne bileyim ocak başlarında, ahbap sofralarında.
Yanında bir dolu eş dost kıpır kıpır gezmeyi, hızlı hızlı konuşmayı, gülmeyi, güldürmeyi bir anda bir okkalı laf edip düşündürmeyi pek becerirdi abim.
Yüreği beyaz adamdı, mertti, ağır abiydi. Karadeniz coşa taşa dile gelip: "Uyy uşağım gittin mi?" diye haykırıyor mudur acep?