
Diyelim ki yaşını başını almış biri var az ötemizde. Yanı başında da genç biri durmakta.
Konuşmalarına kulak kabartalım:
- Neden ihtiyar delikanlı diyorlar sana...
- Bilmem...
- Seviyor musun böyle tanımlanmayı...
- Hayır...
- Neden ki?
- İhtiyar değilim de ondan...
- Yaşın 70'i çoktan geçmiş hala da...
- Evet hala ihtiyarlamadım...
- Ya ne oldun?
- Sadece yaşlandım...
- Ne fark eder?
- Hah hah haaaa...
- Niye gülüyorsun?
- Toyluğuna gülüyorum...
- Ben gencim...
- Ben de...
- Bu yaşında mı gençsin?
- Bir şeyler söylersem can kulağıyla dinler misin evlat...
- Dinlerim...
- Bak dinle öyleyse...
- Tamam...
- Genç olarak ölünebileceği gibi yaşlı olarak doğulabilir...
- Nasıl yani?
- Etrafına bak genç dediğin bir dolu insanı gözle...
- Eeee?
- Nasıl da bitmiş, tükenmiş, umutsuz, naçar dolanıyorlar...
- Dünya gailesi...
- O herkes için her zaman vardı ve var olacak.
Önemli olan her durumda limonu limonata yapabilmek...
- Yani?
- Yani yaş, ihtiyar olmak için bahane değildir...
- Kalbin dayanır mı gençlerin yaptıklarını yapmaya?
- Elbet dayanır...
- Nasıl dayanacak?
- Kalp yaşlanmaz...
- Peki hayalin ne senin? - İlerlemiş bir yaşta genç olarak ölmek...
- !!!!!!!!
- Yaşlılık biraz olmakla birlikte uzun yaşamanın tek yoludur...
- Bunca seneden sonra bunları söylüyorsun bravo...
- Yaşamına seneler katmak yerine senelerine yaşam katmak gerekir evlat...
- Peki nasıl ihtiyarlanır?
- Hayallerin yerini özlemler aldığı zaman evlat. Ancak o zaman ihtiyarlanır. Hah hah haaa!..