DÜN gece bir kez daha gördük ki..
Galatasaray maçları, Şükrü Saraçoğlu'nda, Fenerbahçe'nin batmayan güneşidir.
Galatasaray gibi bir takıma karşı maça 1-0 yenik başlayıp, 4 gol atmak, üstelik bunu eksiklerle yapabilmek, çok özel bir şey.
***
Maçın ilk yarısı daha renkliydi.
İki takımın da birbirinin gücüne duyduğu saygının resmi vardı ilk dakikalarda. Ama iki farklı futbol anlayışı.
Fenerbahçe kendi evinde misafir gibi başlarken, Galatasaray daha saldırgandı.
Dakikalar ilerledikçe, Galatasaray'ın vurgun yemeye meyilli defansı kendini ele verdi. Yenilen üç golde de, domino taşlarından inşa edildiğini gösterdi.
***
Galatasaray'ın bulduğu gol, kaybetmenin başlangıcı oldu.
Fenerbahçe'nin kaybetmeye tahammülü olmadığının da belgesi.
İlk çeyrekte, göze çarpan bir Lincoln vardı sahada.
Lincoln'ün varlığıyla başa çıkabilecek hüner de, Selçuk'da vardı.
Bence gecenin şifresini kıran adamdır Selçuk.
Hem Lincoln'ü imha etti, hem dersine çalışılmış öğrencilikle, golünü attı.
***
Fenerbahçe için, sezonun en iyi oyunlarından birini çıkardı diyebiliriz.
Önce orta alanda ritmini tutturdu, sonra kanatlardan başlattı istilayı.
Lugano, sahanın görünmez kralıydı.
Uğur Boral ve Gökhan Gönül'ün, sezonun en iyi bindirmelere eşlik ettiğini söyleyebilirim.
Sakatlanana kadar Carlos ve diğerleri.
Ve Deivid'in harika kapanış golü...
Ağır bir sakatlıktan sonra, böylesine bir dönüş yapmak en çok Deivid'e yakışırdı, Güiza, çok iyi niyetli ama kendine düğümlenmesi şaşırtıcı ve bıktırıcı..
Maçın 65. dakikasında kaçırdığı bir pozisyon var ki, böyle krallık olmaz! Böyle bonkörlük de olmaz!
***
Galatasaray'da beni en çok şaşırtan Arda oldu... Yokları oynadı ve maçın hiçbir anında sorumluluk almadı.
Maçın hakemi de içler acısıydı.
Birçok pozisyonu tartışılacaktır.
***
Bir gerçek var ki...
Şükrü Saraçoğlu, Galatasaray için gerçek bir ağır ceza mahkemesi.
Onlar Fenerbahçeli futbolcuların, klasik gazabına uğradılar.
Ağır ve çarpıcı bir yenilgiyle...