İlk maçtaki enkazdan miras kalan Fenerbahçe, dün gece Londra'da bir ateş yaktı küllerinden.
Futbol olarak değil ama direnç ve mücadele olarak, eski fotoğrafların içinden çıkmışlardı sanki.
Yangın beklenen yerde, bayram gecesiydi dün gece...
***
Maçın başındaki Arsenal'de her şey vardı. Adam eksiltme, yüksek pas yüzdesi, iki net gol pozisyonu. Ve sahanın her yerinde üçgenler...
Arsenal'in orta alanı ayağına top geldiğinde, bir trenin giderek hızlanması gibiydi de, Fenerbahçe'nin gidişleri kağnı gibiydi.
Sezon başından beri sırıtan gerçeklerin, yeni versiyonlarını izliyorduk.
Fenerbahçe'de kötü futbol sorunu vardı ama Arsenal'de bir güven sorunu vardı.
Yaptıkları rahat pasların finalinde, tedirginlikleri dışa vuruyordu.
Bunun adını Fenerbahçe için talih koyalım.
***
Arsenal'in bu kadar rahat oynamasına izin veren Fenerbahçeli futbolculardı.
Bir İngiliz takımı, Arsenal'i böyle yakalasa, herhalde rahat bırakmazdı.
İlk yarının bitiminde, "bir facia olasılığının" gittiğini, Fenerbahçe'nin Arsenal'i uyutma ihtimalini bile hesaba kattığımı söylemeliyim.
Rakibini bu kadar tedirgin eden Fenerbahçe'nin adı, futbolundan büyükse... Sonucun büyük olması da kaçınılmazdı sanki.
***
Kaleci Volkan'ın da kritik gecelerde, eski resimlerin içinden çıktığını hatırlatmalıyım.
Özel istek üzerine, geçen yılki maçlarından birini çıkardı.
Pozisyonlara lehimlenmişti ve rakibi tedirgin eden duruşuyla, harika zamanlaması, skoru belirlemenin sebebiydi.
***
İkinci yarıda, Fenerbahçeli futbolcuların ruhunu iliklerine kadar sahaya yansıttığı bir mücadele izledik.
Bu sezon hiç görmediğimiz bir duruşun filmini.
Lugono, Gökhan Gönül ve en çok eleştirdiğimiz isimler bile, bu maça saklanmışlardı sanki.
Bunun adı yürek zaferi.
İnsan aşkla mücadele ettiği zaman, tahminleri yanıltırken, talihsizliği de, yolundan çeviriyor.