Sayın Başbakan!
Ben bir işçiyim.
Siz iktidara gelince, yoksulluğumun ve sefaletimin geçici olduğunu düşünmüştüm. Yanılmışım.
(Bir işçi) ***
Sayın Başbakan!
Çocukluk belleğimde hala Türk ve Kürt insanının kardeş olduğu resimler duruyor.
Bizde ayrım yok.
Ne şehir, ne dil, ne din.
Bizde insan insanın yurdudur, kurdu değil.
(Bir vatandaş) ***
Sayın Başbakan!
İstanbul'da yaşıyorum.
Siz benim hala umudumsunuz, felaketlerde sığınacağım liman gibisiniz.
Peki biz sizin neyiniz oluyoruz?
Emniyet şeridi bile olmayan İstanbul yolları, bizler için uygun bir mezar değildir.
Kadir Topbaş'a bunları iletirseniz, çok mutlu olurum.
(Bir memur) ***
Sayın Başbakan!
Biz bu haritayla doğduk, bu haritayla öleceğiz. Başka ülkemiz yok.
Kendi topraklarımızda başka bayrak da istemiyorum, başka ülke de.
(Bir emekli) ***
Sayın Başbakan!
Çocuklara tecavüz yaşının küçülmesi, politikacıların bizim gözümüzde küçülmesidir.
Her meselede büyük laflar ediyorsunuz ya. Sizden 14 yaşındaki cinsel istismarcının serbest bırakılmasıyla ilgili küçük bir açıklama bekliyorum.
(Bir anne) ***
Sayın Başbakan!
Oyumu size attım. Sizden de, ülke barışına imza atmanızı istiyorum.
Anaların dilinin ağıt olduğu bir memlekette.
(Bir öğretmen) ***
Sayın Başbakan!
"Ya sev, ya terk et" sözü pek yakışıklı olmadı!
Bu memlekette kimin kimi seveceğine karar veren politika, biraz da kendinden olmayanı sevmeyi öğrensin.
Kendinden olmayana iş vermeyi denesin.
Bu ülkenin tek sorunu Güneydoğu değil.
Ülkeyi yönetenler, belediyeler ve yandaş politikanın temsilcileri.
(Bir işsiz) ***
Sayın Başbakan!
Vatandaşın tüfekle kendini korumasına izin veren anlayışınız, ateşin benzin emmesi demektir. Hatırlatırım!
Bizim savaşımız barış olmalı.
(Bir öğrenci)