Şimdi mutsuzluk burcundayım. Aklımın politikaya ermediği zamanlar daha mutluydum oysa.
Birilerinin özgürlüğümü ve mutluluğumu çaldığını biliyorum.
12 Eylül'ü bahane edenlerin, ülkeyi bugünlere getirdiğini de.
Şimdi karanlıkların egemen olduğu bir ülkede feryatlarımın hükmü yok.
Kenan Evren'i ben çağırmadım.
***
Gençlerin, yürümekle hala aşınmıyor yolları. Uyduruktan demokrasi nutukları atılıyor da, düşünceler yine kelepçeli.
Dişimin kovuğuna bile sığmayan özgürlüğü ben ne yapayım!
Kendimi bildim bileli o "şapkalı amcayı" gördüm sahnede.
Aklımız harcanan yıllarımızda kaldı, bizler yaşlandık da, o hep genç kaldı.
Süleyman Demirel'i ben çağırmadım.
***
İki anahtarlı masalların külkedisiydi de, memleketi yaktı hanımefendi.
Ne değişeceğini sanmıştınız ki.
Aynı bağın üzümleri, aynı tasın suyu.
Tansu Çiller'i ben çağırmadım.
***
Akşamları evlerine eli boş döndü babalar, yüzlerinde namusun erdemi.
Nice hırsız işadamına Amerika biletleri toka edildi.
Keramet hayırda mı, şerde mi?
Televizyonda haberleri izlerken, akşamları beni kan tuttu.
Düşünen adam Rodin, böyle bir adama bakıp, düşünmeyi unuttu.
Mesut Yılmaz'ı ben çağırmadım.
***
İç kanamanın adı oldu beyimizin adı.
Sarın, yürek acılarını da gaz beziyle sarın.
Kalbimin sokaklarında hep aynı nutukları attı da, hesabı tutulmadı ülkedeki hasarın.
Adına sol ayağın umudu diyorlar, o ayak kangren olmuş, bilmiyorlar.
Deniz Baykal'ı ben çağırmadım.
***
Garibanlara tatlı vaatler, patronlara hayırlı saatler.
Güvensiz bir Türkiye gerçeği ve kurumların saygınlığının bile elden çıkarıldığı yeni bir düzen.
Demokrasi, kendinden olanı korumakla eşdeğer.
Tayyip Erdoğan'ı ben çağırmadım.
***
Ben özgürlüğü seviyorum, ıslak kumsallardaki izleri. Akdeniz rüzgarlarını, gece yanan ateşi, Portofino'yu...
Oysa yazın direnci çoktan kırıldı.
Güneşin son ışıkları, kuru yaprakların üzerinde cam çekişiyor.
Yağmurlar delice yağıyor.
Bak sonbahar gelmiş.
Ben çağırmadım.