Bugün Türkiye için önemli bir gün. Siyasete dış müdahaleler ile rayından kayan bir ülke görüntüsü zihinlerimizdeki dehşeti tetiklerken, futbolun o motive edici afrodizyak yanı bu kaotik gidişe kısa bir süreliğine "Dur" diyebilir.
Sevinmeye, sevincini doyasıya haykırmaya o kadar çok ihtiyacı olan bir toplumuz ki! Yarından itibaren bizi bekleyen karanlık girdap zaten hiç gitmeyecek, bari bugün gözümüzü ondan uzakta tutarak, keyifle uyumak istiyoruz.
Bizimle beraber yerkürenin pek çok noktasında sevinmeye hazır bir o kadar daha insanın varlığını bilmek, Türkiye'nin hinterlandının bugünkü siyasi konjonktüre indirgenemeyecek kadar büyük olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor.
Bu öyle bir ortak nokta ki, Milli Takım şahsında kendisini gösteriyor.
Tıpkı 2000 yılında Galatasaray'ın Avrupa Şampiyonluğu'nda olduğu gibi
O başarı sadece Misak-ı Milli sınırlarını değil, tüm Osmanlı yurdunu ve hatta emperyalizme diş bileyen tüm diğer dünyayı ayağa kaldırmıştı.
Türki Cumhuriyetler'de, Arap dünyasında, İran'da, Çin'de, Uzak Asya'da, Afrika'nın içlerinde ve dünyanın pek çok ülkesinde, sarıkırmızılı takımımızın başarısı ortalığı birbirine katmıştı.
Tıpkı Ay-Yıldızlı takımın alacağı böyle yüksek montanlı bir başarının da ortalığı yıkıp geçeceği gibiBugün, elinde Türk bayrağı ile Türkiye'nin maçlarını gece yarısına kadar bekleyen Kırgızlar'ın görüntüleri de bu tezimizin basit bir örneği
O yüzden bu tarz turnuvalar bizim için çok ama çok önemli.
Ne büyük bir ülke olduğumuzu hatırlıyor, dünyada ne kadar geniş bir etki gücümüzün bulunduğunu tartıyoruz.
Türkiye'yi yargıçlar cumhuriyetine çeviren, dünya ile bütünleşmesini engellemeye çalışan, küçültülmüş bir ülkeyi yönetmeye talip olanlara karşın tarihimiz ve hinterlandımız bizim yakamızı bırakmıyor, bırakmayacak.
Görünüz, bu akşam Türkiye Çekler'i yensin bakalım, bu dediklerim bir bir tekrarlanmayacak mı?
Uzak topraklardaki insanlar bizim kadar sevinmeyecekler mi?
Hatta, elinde silah bu ülkeyle savaşanlar bile içlerindekini tutamayıp milli maçlarda bu ülke için tezühürat yapabiliyorlar.
Yani
Yanisi bu iş Türkiye için önemli.
Yegane korkumuz, futbolun zirvesinde tek olduğuna inanan, herkesten daha çok bu işi bildiğini gösterme telaşında olan Fatih Terim'in kibri.
Futbolun doğruları yerine kendi takıntılarını tüm bir ülkeye kabul ettirmeye çalışan Fatih Terim, bu kez kibrinin esiri olmazsa, doğruları yaparsa, Çekler'i geçmemiz ve tüm bahsettiğim coğrafyayı sevindirmemiz çok yüksek bir ihtimal.
Son yıllarda yanlış takımlar çıkartıp zorunlu değişikliklerle doğruyu bulan Terim yerine, en başında makulu deneyen Terim'i bekliyoruz.
Galatasaray'ı 4 yıl Türkiye Şampiyonu, 1 yıl da UEFA Şampiyonu yaparken istikrarı Türk futboluna kazandıran Fatih Terim, bu kez kendisi istikrara kavuşursa önümüz açık.
Ha, futboldur, kazanırız, kaybederiz.
Önemli olan doğruları yapıp sahaya çıkmaktır.
Gerisi topun canına kalmış.
Bizi ister sevindirir, ister üzer.
Yeter ki yine "Ah Terim, bu da yapılır mı?" demeyelim.