Deniz Baykal, her zamanki gibi sabah sporunu yapmıştı. Türkiye'nin değişik yerlerinden getirdiği envai çeşit kahvaltılığı, aldığı duşun ardından yemişti.
Konuşmasını hazırlama işini bir gün önceden başından savmıştı.
Hazırdı, rahattı, keyfi gıcırdı.
AKP'ye kapatma davası açılmıştı ve dava istediği yönde gidecek gibi görünüyordu.
Anayasa Mahkemesi özel sekreteryası gibi çalışıyor, neyi götürse istediği metni eline geri veriyordu.
Baykal sandıkta aldığı her yenilginin rövanşını kol kola girdiği devlet kurumlarının ittifakıyla bertaraf etmeye çalışıyordu.
Bir önceki hafta Anayasa Mahkemesi türban ile ilgili başvurusunu da kabul etmiş, Baykal'a hayatının en mutlu grup konuşmalarından birini yapma fırsatı sunmuştu.
Başbakan'ın sinirli hali, köşeye sıkışmış görüntüsü onu daha da mutlu ediyor, sabah koşularında aldığı adrenalinin dozajı da yükseliyordu.
Her salı yaptığı gibi kahvaltısından sonra sadece toplantı yapacağı kürsüye çıkacak şekilde kendisini hazırladı.
Kimseye "Eyvallah"ı yoktu, kendi milletvekillerine bile.
Mümkün olduğunca kameralara konuşacak, koşa koşa çıktığı kürsüden aynı hızla inip odasına kapağı atacaktı.
Nitekim öyle yaptı.
Önce koştu, sonra keyifle kahvaltısını yaptı, önceden hazırlanmış vurgusu sert konuşma metnini yanına aldı, makam aracına atladı ve Meclis'e gitti.
Sandıktan muzaffer çıkmış bir siyasi lider gibi esti, gürledi.
Anayasa değişikliğini telaffuz edenlere tehditler savurdu.
Başbakan ve Bahçeli'ye parmaklarını sallayarak, gür sesi ve vurgulu tonlamasıyla bindirdikçe bindirdi.
Gruptakilerin de keyfi yerindeydi, coşkuyu gördükçe o da coştu.
Ekonomik veriler de Baykal'ın keyfini yerine getirmişti.
Enflasyon yeniden çift haneli rakamlara çıkmış, faiz yüzde 20'yi aşmıştı, döviz yükselişteydi.
İktidara giydirmek için bundan iyi fırsat bulunamazdı.
Baykal da penaltı noktasındaki topa doğru koşmaya başlamıştı.
Tam "Enflasyon yükseldi" diyordu ki, bir ses duydu.
O da "Enflasyon" diyordu, oysa bu salondaki tek konuşmacı kendisiydi. Bir an duraksadı, kameralarla beraber baktı, grubunda bir adam bağırıyordu.
"Sebebi sizsiniz, kavgalarınızla enflasyonu yükseltiniz, çözüm üretmek yerine kavga ediyorsunuz."
Küçük bir bekleyişin ardından o yokmuş gibi devam etti.
Zaten korumaları adamı salondan çıkartmışlardı.
Sonuçta Deniz Baykal için mutlu bir gündü ve hiç kimse bunu bozamazdı.
O da keyfini çıkarttı, yüksek belagatlı bir konuşma yaptı.
Mutluydu, mesuttu, partililerinin de duyguları ortaktı.
Aynı gün Sanayi Bakanı açıklıyordu; 2 ayda 25 bin 581 esnaf kepenk kapatmıştı.
Kendisinin de dediği gibi enflasyon 2 haneli rakamları görmüş, faiz ve dolar fırlamıştı.
Kapatma davasının ülkeye faturasının 4.5 milyar dolar olduğu, ekonomistlerce dile getiriliyordu.
Var mıydı bundan iyisi?
Deniz Baykal çok mutluydu.