CHP adına siyaset yapan bir ismin ağzından üretim, istihdam, ekonomi verileri, rekabet gibi kavramları duyunca, bünye hafiften bir sarsıntı geçiriyor.
Doğal olarak böyle...
Biz daha çok laiklik, rejim, irtica gibi kelimeleri CHP lider kadrosundan duymaya alışmışız.
Şimdi bir CHP Genel Başkanı adayı çıkıp da "Mısır'a yatırım yapılma şartlarını biz de sağlamalıyız" deyince, doğrusu dumura uğruyor insan.
Hele, "AB hedefinden asla şaşmamalıyız, masada müzakerelerimizi yapmalı, haklarımızı korumalıyız" gibisinden anti-ulusalcılık kokan mesajları duyunca, Umut Oran'ın hangi partinin genel başkan adaylığına oynadığından şüphe duymadım değil.
Umut Oran'ı tanımam, ekonomi basınındaki haberlerinden bilirim.
Mevcut delege yapısı ve daha önemlisi mevcut kafa yapısındaki CHP'ye bu söylemleri ile nasıl Genel Başkan olacağını benim aklım kesmiyor.
Ama kısa süreli olmamasını dilediğim siyasi girişimi sırasında sergilediği performans, bu ülkenin en çok ihtiyacı olan siyasi argümana harika bir örnek oldu; yapıcı, uyarıcı, yol gösterici ve en önemlisi denetleyici muhalefete...
Türkiye'nin bence en önemli eksiği sorumlu ve bilgili ana muhalefete sahip olmayışı.
Tamamen günlük yaşayan, tamamen ideolojik kalıplar içinde kalan, toplumun reel sorunlarına ilişkin kafa patlatmayan, tam aksi sorunları büyütecek krizlerin tetikçiliğini yapan muhalefet anlayışının kaç yılımıza mal olduğunu kestirmek çok güç...
Hiçbir konu hatırlamıyorum ki muhalefet ortaya bir sonuç çıkmadan önce konuya dikkat çeksin, kamuoyu oluştursun. İktidarı sorunun içine çekip çözümüne katkıda bulunsun.
Her şey olup bittikten sonra fikir beyan etmek kimseyi iktidar alternatifi yapmıyor, yapmayacak.
Yaşı 70'i geçen siyah beyaz dünyanın insanları olan CHP politbürosunun bunu anlamasını beklemek, Türkler'in Ay'a çıkması kadar zor.
22 Temmuz seçimlerinden önce MHP sempatizanı bir dostumla aramızda şöyle bir konuşma geçti:
"Ben AKP'ye oy vermeyecek bir kişiyim, onu baştan kötü kabul ettim, size niye oy vermem gerektiği konusunda beni ikna et. Yalnız bir tek şartım var, AKP'den bahsetmeden yap bunu. Onu zaten devre dışı bıraktık."
Sevgili dostum, sadece 3 cümle kurabildi ve sonra başladı AKP'nin kötülüklerini anlatmaya.
Kendisine şartımı hatırlattığımda, "Ben biraz daha miting dinleyeyim, dersime yeterince çalışmamışım" esprisi ile konuyu kapattı.
O benim dostum, espri yapmaya hakkı var ama ülke yönetmeye talip olanların espri yapar gibi davranmaya hiç hakları yok.
Bugün herhangi bir muhalefet sözcüsü ile konuşsanız, işte buraya yazıyorum 5 dakika kendilerini anlatacak argümanları yok.
Tek sermayeleri var, iktidara sövmek. Ama düşünün ki ülke yönetmeye talipsiniz, "Türkiye'nin devasa sorunlarının çözümüyüm" diyorsunuz, sövgünün dışında projeniz, sözünüz, sermayeniz yok. Sonra sandık sonuçları önünüze geldiğinde, "Bu cahil halka inanamıyorum" diyerek Monşer Onur Öymen tavrı sergiliyorsunuz.
Kelime oyunları ile süslü grup konuşmalarında sizi alkışlayan şıracılara bakıp mutlu oluyorsunuz.
Bu tarz siyaset bitti.
Uzatmaların son saniyelerinde...
Bu yüzden Umut Oran'ın şimdilik cılız olan sesinin yakın zamanda çok daha gürleşeceğini, bir sonraki aşamada projesi ile muhalefet yapan bir CHP için umut olması gerektiğini söylüyoruz.
Sonuçta zaman diye bir şey var, ilerliyor ve herkes gibi CHP politbürosunu da yıpratıyor.
Sultan Süleyman'a kalmayan koltuk, Deniz Baykal ile mezara gidecek değil ya!