Siyaset emeklisi olduğu için yeni nesil için pek güçlü çağrışımlar üretmese de Hüsamettin Cindoruk ismi son 10 yıl hariç politik hayatın en güçlü figürlerinden biriydi.
Demokrat Parti yargılamalarının en genç avukatlarından birisi olarak Yassıada yollarını eskiten, Süleyman Demirel ile birlikte merkez sağın çekirdek kadrosu içinde sarsılmaz yeri olan bir siyaset adamıydı.
Son olarak Meclis Başkanı sıfatıyla taşıdığı unvanından sonra politikadan çekildi.
Askeri darbelerden dolayı büyük sıkıntılar çekmiş, son derece masum sözleri parti kapatma iddianamelerine malzeme olmuş bir siyaset adamı olarak Cindoruk'u izlerken gözlerime inanamıyorum.
Devletçi duruşu inanılmaz! Özgürlüklerden, demokrasiden, siyasetin kendi bağımsızlığından yana olması gereken, yıllarca müdahalelerin bizzat muhatabı olmuş, Demirel ekolünde sağ muhafazakarlığı temsil etmiş bir isim olarak bugün devlet-birey çekişmesinin yapıldığı her noktada duruşunun son derece devletçi olması inanılır gibi değil.
Parti kapatma konusunda neredeyse alkışlayan tavrı, yasakların kalkması noktasında Nur Serter ile aynı çizgide buluşması, yaklaşık yarım yüzyıla sığan siyasi hayatta sergilediği sağ muhafazakar siyasetçi profilinin tanımlanmasını güçleştiriyor.
Hüsamettin Cindoruk ve onunla aynı safta görünen hemen tüm politikacıların yıllarca oldukları gibi görünmediğini anlamak sanırım en çok geçmişte onların peşinde koşturmuş seçmene hüzün veriyor olsa gerek.
Bugün siyaset dünyasının alternatifsizleşmesinin en büyük işaretlerinden birisi Cindoruk ve benzerleri.
Baktığımızda, geçmişte merkez sağ ve merkez sol gibi son derece keskin çizgilerle ayrışmış ve siyaset yelpazesini paylaşmış iki ana damarın aslında birbirinden hiç de farklı olmadığını Cindoruk'un bugünkü tavrı ve duruşundan anlıyoruz.
Pek çok nesil anlamsızca eridi Tıpkı Demirel'de olduğu gibi...
O yüzden siyaseti dizayn etmek, toplum mühendisliği yapmak günümüz Türkiye'sinde imkansız hale geliyor.
Bürokratik oligarşi eliyle yapılan tüm düzenleme hamleleri büyük sahneden, toplumun kucağından geri dönüyor.
Ülkeyi yönetmeye alışmış kurum ve odaklar her şeyi oluruna bırakmak gibi basit bir yola da alışamadıkları için Türkiye pek çok neslini böyle anlamsız, saçma sapan gündemlerin içinde eritti.
Umarım bu yaşadığımız siyasi kriz, her tür sürecin kendi doğal mecrasında akacağı bir siyasi ve bürokratik vasat üretilmesiyle sonuçlanır.
Biz de Hüsamettin Cindoruk gibi olduğu gibi görünmekten kaçınanlara bakıp bugünkü duruşlarından sonra "Vay anasına sayın seyirciler" demekten kurtuluruz.