Türk futbolunun en büyük sorununun yöneticilik olduğu geçen hafta bir kez daha belgelendi.
Dünyanın her yerinde saha içinin patronu teknik direktörlerdir, ne kadar büyük olurlarsa olsunlar futbolcular onların programına ve tarzına uymakla yükümlü profesyonel işçilerdir.
Tabi öte yandan bu sportif ortamı sağlamakla yükümlü olanlar da kulüp yöneticileridir.
Eskişehirspor yönetiminin, ilk 11'de oynamak için pazarlık yapan Sergen'i kadro dışı bırakan teknik direktör Metin Diyadin'in işine son vermesi, kelimenin tam anlamıyla skandaldır.
En küçük bir ses yok O Metin Diyadin ki, bugün Oftaşspor ve süper lige çıkmaya ramak kalmış Eskişehirspor gerçeklerinin mimarıdır. Günlerdir bakıyorum biriki cılız sesin dışında kimseden itiraz yükselmiyor.
"Biz neden şans bulamıyoruz" diye ağlaşan Türk teknik direktörlerinden en küçük bir ses yok. Pek çoğu kimin ayağı kayar da yerine biz geçeriz derdi içinde yönetici peşinde koştuklarından, futbolun en zayıf halkası olmaktan kurtulamıyorlar.
Metin Diyadin'e yapılan, hemen her sezonda kendi başlarına geldiği halde ses çıkarmadıkları için 5. sınıf yabancılar kadar masada şart öne süremiyorlar.
Bu teknik direktörlük mantalitesinden hayır çıkmaz, çıkmadığı da görülüyor. Sergen Yalçın'a gelince; eğer 15 yıl önce bir teknik adam Sergen Yalçın'a böyle davransaydı tüm kalbimle inanıyorum ki Türkiye'nin dünyadaki en büyük futbol elçisi olurdu.
Eyyamcılık, sırt sıvamacılık, taraftara şirin görünme hastalığı, ilkelerin üstünde olunca küçük çevresinden çıkıp gelen, para ve şöhretle karşılaşıp dengeyi tutturamayan pek çok yıldız adayı, bu dünyada hak ettikleri rolü oynayamadan sahalara veda ediyor.
Sergen bunun en tipik örneğidir. Üzüldüğüm nokta, Metin Diyadin gibi işiyle var olmaya çalışan spor adamları, mevcut futbol ortamı yüzünden gerçek değerlerine bir türlü ulaşamayacaklar.