Erikli herdem davetkâr Marmara Bölgesi'nin en güzel parkurlarından birisi olan Erikli'nin beyazlarla örtülü kış mevsimi de son derece görkemli. Erikli; kışın beyaz, yazın ise yeşiliyle ziyaretçileri bekliyor
İlkbahar ve yaz aylarında, belki de Marmara bölgesinin en güzel parkurlarından biri olan Erikli'nin bahar yürüyüşünü daha önce anlatmıştık. Bu kez bir de kış koşullarında gezeceğiz. Yaz aylarında yeşiliyle, Erikli Yaylası'nın geniş çayırlığıyla, benim gezebildiğim 4 adet enfes manzaralı şelalesiyle, doyumsuz görselliği olan bu parkura kışın gitmek o kadar da kolay olmayacaktı. Diz boyu karla kaybolan patikalardan çıkarak zaman zaman çukurlarda birikmiş karın içinde bele kadar batmak hem çok komik hem de eğlenceli olacağı kuşkusuzdu.
TREKİSTANLA ERİKLİ Ben de bugün Trekistan Doğa Etkinlikleri Grubu'na takılacağım. Trekistan da benim zaman zaman birlikte yürüdüğüm bir arkadaş grubum. Rehberimiz Yılmaz Ece. Sabah saat 9 gibi Eskihisar'a ulaşıyoruz. Sabah kahvaltımızı feribotta yapacağız. Yalova'dan öğle yemeği için kendimize bir şeyler aldıktan sonra Teşvikiye'ye kadar durmuyoruz. Teşvikiye Köy'ü Çınarcık'ın hemen yakınlarında. Orada aracımızdan inip yürümeye başlıyoruz. Her zamanki klasik parkurumuz, balık çiftliğinin hemen üstünden yukarı tırmanmak ya da dere boyu giderek alt şelaleden karşıya geçerek orman patikasından yürümektir. Çoğunlukla dönüşte de kullandığımız bu orman patikası bizi Erikli Köyü'ne kadar çıkarır. Köyden sonra şelale çok uzak değildir. Ama kış koşullarında bu patikadan gidebilmek o kadar kolay değil. Zaten bu kez rehberimiz Yılmaz aynı patikayı kullanmadı. Derenin solundan bir süre kanyonu izleyerek su kıyısından yürütüp sola tırmandırdı. Burası her zamanki parkurumuzun tam karşısı. Kanyona kuşbakışı gidiyoruz.
KARDA PİKNİK Doğal olarak patikalar kar altında kaldığından orman içinde zaman zaman sağa sola dalarak kara batan arkadaşlara küçük kurtarma operasyonları yapıyoruz. 2,5 saat kadar sonra alt şelalenin soluna çıktık. Burada yemek molası vereceğiz ama hiç de uygun bir yer değil. Ne var ki yaz ayları gibi düzgün bir alan bulmak çok zor. Karların üzerine herkes kendi tezgahını açtı. Arkadaşım Mehmet ateş yakmaya çalışıyor. Bir ateş yakma uzmanı olan Mehmet bile bu ıslak ağaçlarla ateş yakmakta çok zorlanıyor. Ama uğraşa uğraşa ateşi yakıyor. Fakat zavallı ateş kendini bile ısıtamıyor. Bir türlü harlanamıyor. Hem yemeğimizi yiyor hem de ateşin gözüne bakıyoruz ama ne mümkün, alevler bir türlü yükselmiyor. Mola saatimiz doluyor. Ateşi kendi haline bırakarak yeniden yürümeye başlıyoruz.
BİRAZ MASAL Önümüze çıkan uçurumu nasıl geçip de aşağıdaki kanyona ineceğiz? Bir süre oralarda sağa sola gidip geldik. Uçurum duygusu bana oldum olası gizemli gelmiştir. Uçurumun derin soluğunu hissederek aşağı bakarken soğuk soğuk terlemenin tuhaf bir çekiciliği vardır. Belki de uçurumun dibinde açan bir çiçek var kim bilir? Biraz masalsı meraklar uyandıran marazi bir duygu belki ama gerçek bu. Sonunda bir yol bulup da alt şelaleye indiğimizde önümüzde aşmamız gereken koca bir dere olduğunu görüyoruz. Yaz aylarında bu dere o kadar debisi yüksek olmuyor. Olsa bile ıslanmak sorun olmuyor. Hava sıcak olduğu için bunu keyfe dönüştürebiliyorduk ama ya şimdi suya düşersek? Bir metre karın içinden gel dereye düş ve ıslan, sonucu düşünebiliyor musunuz? Çok dikkatli ve yardımlaşarak kazasız belasız karşıya geçtik. Ama kar o kadar yürümemizi zorlaştırıyor ki yaylaya çıkan patikaya ulaştığımız halde yukarı çıkabilmemiz mümkün gözükmüyor. Biz de yaz yürüyüşlerinde bazen denediğimiz sol patikadan geriye dönüyoruz. Orası daha dik ama daha kısa. Şimdi de oradan geri dönüşe geçtik. Çünkü bu karda 5-6 saat planladığımız yolu buradan geri dönerek tamamlayabilirdik. Rehberimiz Yılmaz'ın direktifiyle dik yokuştan aşağı kendimizi bıraktık. Düşerek kalkarak, yuvarlanarak aşağı düzlüğe indik. Yazın ve sonbaharda dağ elmalarının hasır gibi ağaçların altına döküldüğü bu düzlükteki meyvesiz elma ağaçlarının altında biraz kartopu oynadık. Yalnızca kuşburnu ağacının üzerinde küçük kırmızı meyveler var. Biraz sonra balık çiftliğinin üst tarafına kadar iniverdiğimizi gördük. Arkadaşlar dik yokuştan aşağı yumuşak karda düşüp bir tarafımı yaralarım endişesi duymadan koşarak inivermişti. Sonuçta düşsek bile karın üzerine düşecektik. Erikli köyündeki yürüyüşün en canalıcı keyfi olan sıcak tavşan kanı çaylarımızı da içtikten sonra İstanbul'a doğru yola çıkıyoruz.