Gideceksen hemen, hiç vakit kaybetmeden...
GİDECEKSEN hemen git. Kalacaksan ayarlarız bir yatak döşek. Buluruz başını koyacağın bir yastık, uzanacağın bir kanepe. Sen dert etme. Yeter ki 'Burada olmak istiyorum' de. Bakırız çaresine. Ama gideceksen oyalama ne olur. Kaçış planların cebindeyse koy masaya, bakarız haritaya. Belki yeni yollar gösteririm sana. Ucuz biletler bulurum, hızlı otobüsler, tanıdık oteller. Zora sokmam, çıkmaz sokaklara saptırmam hayallerini. Korkma kesmem önünü, tutmam ayaklarını, yalvarmam 'Gitme' diye. Ama gideceksen hemen git ne olur. Alıştırma kendini bu kadar. Evimin bir parçası olma. Sevdirme deli divane. Sonra sana verdiğim hiçbir sözü tutamam, emin ol. Çayı kaç şekerli içtiğini ezberlettirme mesela. Ya da çay mı kahve mi sevdiğini. İyi yemek yaptığını da bilmeyeyim ya da tam tersini. Tamam mı, hiç sofra kurma. Bilmeyeyim ne okursun geceleri, ne dinlersin, kimleri seversin. Hatıra niyetine kendinden bir iz bırakma, ne bedenimde ne ruhumda. Öğrenmeyeyim, geceleri uykunun arasında, yarım yamalak uyandığında sarılır mı, sarılmaz mısın diye bana. Şarkı da söyleme sakın. Canın sıkılınca ıslık da çalma. Sesin yanık mı, onu da bilmeyeyim. Özlemeyeyim sonra o nakaratları. Beni olmadık bir yerde, düşman etme televizyonlara, radyolara. Gideceksen hemen git olur mu? Kırmadan, yakmadan içimi. Biliyorum bazen nasıl acımasız olabildiğini. O kadarcık tanıdım seni. Ama bil ki bir kez ağlar yağarcasına insan. Ben hakkımı kullandım, yeterince ağladım. Yıkıp dökme olur mu yeniden beni? Gideceksen vakit kaybetme hiç. Geç oldukça güç olurmuş, yaşamadan da bilelim 2 kere 2'nin 4 ettiğini. Senden söz almaya çalışırken, ben çoktan saldım zaten iplerimi. Karakalem çizdim gülüşünü, gözlerini, yüzünü fikrime daha şimdiden. Niye böyle değildi hiçbiri önceden? Başkaydın, başkalarınındın ondan mı acaba? Gözün değmezdi gözüme, bilmezdim sıcağını. Şimdi benimlesin, ama bilmiyorum hâlâ benim misin? Niye geldi oturdu yüreğime adını koyamadığım bir sızı? Niye korkup duruyorum kapı ne vakit çarpacak diye? Çatılıp kaşların, duvarlara kilitlenecek diye bakışların, niye ödüm kopuyor? Neden telefon her çaldığında takılıp masaya sandalyeye düşe kalka açıyorum da, senin sesin gelmeyince kesiliyor sesim soluğum? Birbirinden hüzünlü olmak için birbiriyle yarışan şarkıların her biri, niye tırnaklarını geçirip yüreğime bir aşağı bir yukarı tırmalıyor içimi? Çözemiyorum nedenleri, niçinleri. Tüm bu sahneler eski aşkların mirasıdır belki de. Hiç suçun günahın yoktur. Kimbilir, sadece sevmeye gelmişsindir de ben korkup duruyorumdur kendi kendime. Gerçekten de öyle mi? Hakikaten mi? Sahiden mi? Sen de mi sarmak için yaralarını beni bekledin bunca zaman? Sen de mi yıkılıp dökülmekten korkuyorsun tekrar tekrar? Senin de mi gözünde gönlünde yaş kalmadı ağlamaktan? Senin de tek düşün usulca sarılmak mı birilerine? Sen de mi başka bedenlerde, ruhlarda bulamadın özledikleri? Eğer öyleyse hiç dert etme. Ben sererim sana bir yatak-döşek. Tek yastığım var, ama olsun, paylaşırız. Şimdi yat, uyu. Uyu ve unut acılarımızı. Belki de uyanınca tüm yaralar kapanacak. Ama tam tersiyse o zaman hemen git vakit kaybetme. Yoksa sana da bana da yazık olacak.