Milliyetçilik ve Kerkük
Biz, göğsümüzü gere gere "milliyetçi" olduğumuzu söylerdik. Maalesef, AB sürecinin hızlanması ile bu kelime eski anlamını yitirerek, yabancı düşmanlığından beslenen "antiemperialist" bir muhteva kazandı. AK Parti'nin Kızılcahamam toplantısında, Ayşe Böhürler, Tayyip Erdoğan'ı "Söyleminizdemilliyetçiliğekaçıyorsunuz" cümlesi ile eleştirdi. Çünkü artık "milliyetçilik","resmisöylem" ve "bürokratikdevlet" ile bir tutulmaya başlandı. Böhürler, kelimeyi bu mânâda kullandı: "AKParti,devletkurumlarınınboyunduruğualtınagirdi" dedi. Zamanımızın milliyetçileri, Karadeniz'de RumPontus devletinin kurulmasından, FenerRumPatrikhanesi'ninVatikanbenzeribirdönüşümle bağımsızlık kazanmasından, GAPbölgesinde arazi satın alan Yahudilerinbölgeyiİsrail'ekatmasından, Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi bölmesinden endişe ediyorlar. "Ermenileresoykırımyapıldığı" kabul edilirse, Türkiye'den toprak ve tazminat talep edileceğini ileri sürüyorlar. Oysa 18 Aralık 1918'de, Sevr öncesinde, geri dönüş kararnamesi çıkartılarak, "İsteyenlerevlerinedönsünler" denildi. Dönüş masraflarını devlet üstlendi. Bu hakkı o tarihte kullanmayanların yeni taleplerle karşımıza çıkmaları hukuken imkânsız. Bu yüzden "Soykırımyapıldı" denildiği takdirde, Diaspora Ermenileri gelip Anadolu topraklarını ele geçiremezler, Türk Devleti'nden para da talep edemezler. Kuzey'de Rum Pontus, GAP bölgesinde İsrail veya Ermenistan devletlerinin kurulması da hayali iddialar. "Kokulurüyagörmektense,uyanıkkalmakdahaiyi" diyeceksiniz ama, maalesef uyanıklık "ırkçılık" ve "öteki" ne düşmanlık biçiminde gelişiyor. Bu yüzden, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah "KatilSamast 'milliyetçi' duygularlahareketetti" diyebildi. "Milliyetçilik" kelimesini "olumsuz" anlamda kullanmasına rağmen, kimilerinde "olumlu" çağrışımlar yapabildiği için, sanki katili övüyor gibi bir izlenim doğdu. İstanbul Valisi Muammer Güler "gaf" olarak gördüğü açıklamayı düzeltmek lüzumunu hissetti. "Milliyetçi" tavırların birbirini beslediğini de unutmayalım. Kerkük meselesi bundan dolayı önemli. Kerkük, Kürt Federe Devleti'ne bırakılsa, Türkmenler kendilerini mağdur olmuş hissederler mi? Bu mağduriyet duygusu, Türkiye'ye sirayet eder mi? Türkiye'de, Türklerle Kürtlerin arası açılır mı? Zaten Kürt vatandaşlarımızın bir bölümü, Türkiye Cumhuriyeti'ne aidiyet hissini yitirmişken, tırmanan Kürt ve Türk milliyetçilikleri iç barışı toptan berhava etmez mi? ABD durumu görüyor; Irak'a komşu ülkelerin endişelerini paylaşıyor. Kerkük'ün kaderiyle ilgili referandumun bu yıl yapılması, sınırları Saddam tarafından değiştirilen Kerkük vilâyetinin eski haline getirilmesi ve sürülen Kürtlerle Türkmenlerin evlerine dönüşlerinin sağlanmasına bağlı. Bu şartların gerçekleşmesi bugünden yarına mümkün görünmüyor. Ne kadar geç o kadar iyi... ABD de mezhepler arası çatışmaya, bir de etnik çatışma ilâve etmek istemez. Özellikle milliyetçiliğin farklı bir içerik kazanarak, düşmanlıklar ürettiği günümüzde, Kerkük'ün doğuracağı muhtemel ihtilâflar, hem dünya hem de Türkiye için "ateştentop" gibi yakıcı olacaktır.