İsmail Cem'in ardından
İsmail Cem, hem siyaseti hem gazeteciliği bir arada yürüten ve her iki dalda da önemli noktalara gelmeyi başarabilen bir meslektaşımız. Kader denilen şeyi, hayatının dalgalanmalarından izleyebiliriz. Cem, Ecevit'in o kadar yakınıydı ki, yoğun tartışmaları göğüsleyen CHP Genel Başkanı, onu, TRT koltuğuna oturtmuştu. Cem, o koltuğu Danıştay kararına rağmen savunmak isteyip, makamını terk etmeyince, TRT, siyasetin 1. gündem maddesi haline gelmişti. Politik yaşantısının son merhalesinde ise İsmail Cem, Ecevit ile ilişkilerini koparttı; Hüsamettin Özkan ve 60 arkadaşıyla DSP'den istifa ederek Yeni Türkiye Partisi'ni kurdu. Kemal Derviş + Hüsamettin Özkan ve İsmail Cem... Onların kuracakları parti 28 Şubat'ın en büyük projesiydi ama, Derviş'in CHP ile uzlaşması sonucunda plan çöküverdi. İsmail Cem, ciddi bir solcuydu; bu yüzden hem özgürlüklere bağlıydı hem de barışa önem veriyordu. Gözümüzün önünde beliren en çarpıcı anı, onu, Yunan Dışişleri Bakanı Papandreu ile sirtaki oynarken gösteren fotoğraf kareleri değil mi? Ben İsmail Cem'i hep böyle neşeli ve mutlu hatırlamak istiyorum. İsmail Cem, 1995'te New York'ta kaleme aldığı "Veda" şiirinde "Çok ileri bir tarihte / Çok yaşlı olarak / Sessizce ayrılmalıyım / Kimseye pek gözükmeden / Kimseyi rahatsız etmeden" diyordu. Ama maalesef, bugünkü hayat ortalamalarına göre, genç yaşta aramızdan ayrıldı. Pek "kimseye gözükmeden" ve "kimseyi rahatsız etmeden..." ebedi yolculuğuna çıktı ve geride derin bir hüzün bıraktı.