İyi niyet önemlidir
Lokmacı Üst Geçidi'nin yıkılması, Rum tarafıyla pazarlık konusu yapılamaz. Rauf Denktaş'ın "Hiçbir şey almadan bu tavizi veriyoruz" demesi de tamamen demagoji. Çünkü çarşının tam ortasından geçen, işlek bir caddede bu kapının açılması, her şeyden önce, Kıbrıslı Türklerin menfaatine. Daha önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, söz konusu bölgede Yeşil Hat, sadece 100 metre eninde; dolayısıyla, insanlar kolayca karşı tarafa geçebilecekler. Ticari ilişkiler canlanacak; Türk bölgesindeki esnafın yüzü gülecek. Papadopulos, Ledra Sokağı'ndaki o duvarı, yabancılara, "Türk işgalinin somut bir delili" gibi sunuyor. Kapının açılması bu yüzden işine gelmez. Ama şimdi elinde bahane kalmayınca, Başkent Lefkoşe'nin bölünmüşlüğünün sorumluluğu Rumlara yüklenecek. Denktaş, "Alkış almak ve iyi niyetimizi göstermek amacıyla, sürekli taviz veren biz oluyoruz" diyor. Keşke geçmişte de "aşırı pazarlıkçı" tutum sebebiyle "uzlaşmayan taraf" olarak görünmeseydik, belki bugün Kıbrıslı Türkler daha iyi durumda olurdu. 1999 Helsinki zirvesinde, bir çözüme ulaşılamasa dahi, Kıbrıs'ın Avrupa Birliği'ne üye olacağı kararlaştırılmış, ama, Rumlara, ihtilâfın halli için iyi niyet göstermeleri şartı getirilmişti. O tarihten, 16 Nisan 2003'te Katılım Belgesi imzalanıncaya kadar, Rumlar, bugünkü gibi aksilik yapamıyor, anlaşmaya can atan bir görüntü vermeye gayret ediyordu. Maalesef, Denktaş, o ortamdan yararlanamadı ve süreç işledi. Avrupa Bir liği, Kıbrıs'ı temsilen Rumlarla müzakereleri yürüttü ve Kıbrıs Cumhuriyeti Kuzey kısmında AB müktesebatı geçerli ol mamakla birlikteüye kabul edildi. Demek istiyoruz ki, bu iyi niyet gösterisi, uluslararası ilişkilerde son derece önemli. Şimdi, Papadopulos'un üst geçit yıkıldıktan sonra yeni şartlar talep etmesi ve Rum kesiminde kalan duvarı yıkmaması, bir mana ifade etmez. Bölgenin askersizleştirilmesi veya bayrakların kaldırılması şeklindeki talepler, ciddiye alınamaz. Çünkü, diğer 4 kapı açılırken, böyle bir talep ortaya atılmamıştır. Ayrıca, Yeşil Hat'tın kuzeyinde, her türlü kararı alma yetkisi Türklere aittir. İhtilâf çözülüp, Rum ve Türk bölgelerinden oluşan tek bir cumhuriyet kurulduğu takdirde, bu talepler müzakere edilebilir ve ancak, üzerinde mutabakat sağlanırsa bir plan çerçevesinde yerine getirilebilir. Bir başka ifadeyle, bunlar, bütünlükçü bir çözümün unsurlarını teşkil edebilir. Hal böyleyken, hem üst geçidin yıkılması bir taviz gibi kamuoyuna takdim ediliyor hem de Papadopulos'un taleplerinin arkası gelecek ve biz de bu isteklerini yerine getirmek mecburiyetinde kalacağız gibi bir hava estiriliyor. Üst geçidin yıkılması Türk askerinin güvenliğini tehlike atsaydı, Kıbrıs'taki Türk Barış Gücü Komutanı, bu hususu Talat'a bildirir ve itiraz ederdi. Halbuki karar, Türkiye Büyükelçiliği ve Kolordu Komutanlığı'nın mutabakatıyla alındı. Zaten Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, "Önce onlar duvarı yıksın, sonra biz üst geçidi kaldırırız" dediğine göre, onun da güvenlik gerekçesiyle muhalefet etmediği anlaşılıyor. Sadece "Karşılık almadan taviz vermeyelim" görüşünü dile getiriyor ki, böylece itiraz, "yerindelik" tartışmasıyla siyasi bir mahiyet kazanmış oluyor. Siyaseti ise sivillerin oluşturduğunu, sonunda da onların halka hesap verdiğini hepimiz biliyoruz.
|