Anayasa Mahkemesi bu yükü taşıyabilir mi?
Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun iddiası tartışılıyor. Burada 2 aşama mevcut: 1) Cumhurbaşkanı'nı seçmek için Meclis'in en az 3'te 2 çoğunlukla (367milletvekiliyle) toplanması mecburiyeti. 2) Meclis, Anayasa'nın 96'ncı maddesine göre üye tam sayısının 3'te 1'i ile (184milletvekiliyle) toplanıp, Cumhurbaşkanı seçimini gerçekleştirirse, bu kararın, Anayasa Mahkemesi denetimine tâbi olması.
***
Bugünden, yarın olacakları görüyoruz: Cumhurbaşkanlığı oylaması sırasında bir AK Partili Meclis'e riyaset edecek; Anayasa'nın 96'ncı maddesini uygulayarak "Üyetamsayısının3'te1'ininmevcudiyetiyletoplantıaçılmıştır" diyecek. Daha sonra oylamaya geçilecek ve 367 oy aranacak; bulunamayacak. Anayasa'da öngörülen en az 3'er gün arayla oylamalar yapılacak. Üçüncü oylamada, üye tam sayısının salt çoğunluğu ile (276milletvekili) AK Parti'nin adayı Cumhurbaşkanı seçilecek. Bu karar, CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'ne götürülecek. Anayasa Mahkemesi ya "Mecliskararlarınıdenetleyemem" görüşünü benimseyecek ya da daha önceki bazı uygulamalarından bahisle, "Kararyenibiriçtüzükuygulamasıniteliğindedir.DolayısıylaAnayasaMahkemesi'nindenetimineaçıktır" diyecek. İkinci şık geçerli olursa, zaten sonuç da bellidir. Meclis'in seçtiği Cumhurbaşkanı'nı Anayasa Mahkemesi geçersiz sayacaktır. Ve Türkiye, büyük bir kaosun içine sürüklenecektir. Bir grup hukukçu, "Meclis'intoplanmasıiçinüyetamsayısının3'te1'iyeterli" diyor ve zaten "MeclisCumhurbaşkanıseçince,AnayasaMahkemesibunuiptâledemez" düşüncesini savunuyor. Diğer bir grup, "Hayır,367milletvekiliyleMeclistoplanmalı;buAnayasagereğidir.Anayasa'nınbuşartınauyulmazsa,konuAnayasaMahkemesi'ninönünegidervemahkemeiptâleder" kanaatini taşıyor. Kısacası ünlü hukukçular ve siyasetçiler arasında mutabakat yok. Türkiye'de çıkabilecek büyük bir siyasi bunalımın ve kaosun sorumluluğunu Anayasa Mahkemesi'nin 15 üyesi taşımaya hazır mı?