Yaşayan her canlıdaki dokuların, organların ve hücrelerin; oksijen, karbondioksit, aminoasitler, yağlar, vitaminler ve mineraller gibi madde ve besinlere gereksinimi vardır.
Metabolizma faaliyetleri sonucunda oluşan artık ürünlerin de vücuttan uzaklaştırılması, vücut ısısının düzenlenmesi, asitbaz dengesinin korunması, hormonlar ve enzimlerin vücudun gerekli bölgelerine taşınması gerekir. Bütün bu işlemleri bir taşıma sistemi gerçekleştirir ki bu işi kalp ve damarlardan oluşan dolaşım sistemi yapar.
Kalp bu sistem içerisinde motor görevi yapar. Kalp dakikada 6080 vuruş arasında değişen bir hızla günde 9000 litre kanı vücudumuza pompalar. Hayati bir organımız olan kalbin yaşam süresince hiçbir dinlenme dönemi yoktur. Bu nedenle kalbin düzgün çalışması için gerekli olan tüm maddeler eksiksiz olarak ve zamanında alınmalıdır. Kalp kasının normal fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için sadece kalp kasının yeterli oksijeni ve besinleri alması yetmez. Kalbe kanı getiren damarların da sağlıklı, esnek ve doğru fonksiyon görür durumda olması gerekmektedir.
Yaşla birlikte damarlarda yer yer yağ (kolesterol) birikimi olur. Erken dönemde damarlardaki daralma (darlık derecesi yüzde 30-40) kan akımına önemli engel oluşturmadığı için hiçbir şikayete yol açmaz ve bulgu vermez. Darlık derecesi yüzde 70-80'i geçtiği zaman hiç beklenmedik bir anda damar pıhtıyla tıkanır ki daralan damar akciğerlerdeyse solunum yetmezliğine, beyindeyse felce, kalpteyse kalp krizine neden olabilir. Yapılan istatistiklere göre ülkemizde ölüm nedenlerinin yüzde 47'si kalp ve damar hastalıklarına bağlıdır.
Kalp hastalıklarında ileri yaş, erkek cinsiyeti ya da aile hikayesinde kalpdamar hastalığı geçmişi değiştirilemeyecek faktörlerdir.