Türkiye demokrasi falan değil. Türkiye bir juristokrasi, yani yargıçlar yönetimi modeli. Milyonlarca insan sandık başına gidiyor. Oy kullanıp vekillerini Meclis'e gönderiyor. Ne diye? Yasa yapsınlar, içlerinden hükümet seçip yürütmeyi yürütsünler diye. Sonra ne oluyor? Milyonlarca seçmenin iradesi ile Meclis'e girenlerin yaptıkları yasalar, 11 yargıç tarafından denetleniyor. Denetleniyor sanıyoruz. Denetlemiyorlar, resmen beğenmedikleri yasaları kendilerine verilmeyen haklara dayanarak iptal ediyorlar. Milyonlarca seçmenin tercihine karşın 11 adamın tercihi. Üstelik, seçmenin tercihini denetleyecek -Daha doğrusu hizaya çekecek- mekanizmalar var, işte Anayasa Mahkemesi yetki gaspı yaparak böyle çalışıyor. Ya 11 adamın kaos kararlarını kim denetleyecek? Hiç kimse! Biz de bu sistemin adına demokrasi diyoruz. Hadi canım sende, Türkiye demokrasi falan değil, resmen juristokrasi. Anayasa'ya yönetim modelinin adını böyle koyalım da bu kandırmaca demokrasi oyununu oynamayalım. Gerçekten böylesi daha sağlıklı. Ne olduğunu bilmek devekuşu olmaktan daha iyidir. Kimse bana hukukun üstünlüğünden bahsetmesin, bu başlı başına bir saçmalık ve ayrı bir yazı konusu. Sonuca bakın, o hukuk insanların yaşam biçimlerine müdahale ediyorsa, özgürlüklerini elinden alıyorsa bana ne? Hukuk dediğin sonunda herkesin vicdanına uygun kararlar alabilecek bir adaleti sağlamak için olmalı. Yoksa yargıçlar eliyle ülkeyi yönetmek için değil. Adaleti sağlayamayan, toplumuna huzur veremeyen hukuk üstün falan olamaz. Hukuk hakimler üstün sınıf olsun, sorumsuz olsunlar diye değil bu ülke insanlarının mutluluğuna hizmet için yazılmalı. Hitler'in de hukuku vardı, Kenan Evren'in de... Menderes'i asan karar da bir hukuk metniydi, Deniz Gezmiş'i ipe götüren de... Peki adalet nerede? Hiçbir sorumluluğu olmayan, aldıkları kararlar sorgulanamayan bir politbüro mantığı Türkiye'ye dar geliyor. Bence Türkiye bu Anayasa Mahkemesi yöntemini gözden geçirmeli, onların aldığı kararlar da denetime açık olmalı.