Küreselleşmenin kötülükleri bitmez
Bendeniz bundan birkaç yıl önce küreselleşme mevhumu ile helalleştim. O yoluna ben yoluma! Almayayım, dedim. Küreselleşme ile aramdaki tekmil ipleri kopardım, aramızdaki düşünsel ve duygusal bağları attım. Şimdi medyamızda, küreselleşmeyi avaz avaz savunmaya devam eden tuzu kuruları tebessümle izliyorum. Gün günden, gelişen küresel olaylar karşısında nasıl çuvalladıklarını da ibretle izliyorum.
***
Küreselleşme olgusu, yüksek teknoloji ve bilgi sayesinde, yerkürenin nasıl globalleştiğini ve çok farklı ulus, etnisite ve kültürleri, bir köyün yaşam ortakları haline getirdiğini anlatıyordu ve teknik yönüyle anlaşılabilir bir şeydi. Kapitalist evrensel sistemin doğal aşaması olarak kabul ediliyordu. Fakat insanoğluna sunduğu yaşam kalitesi farklılıkları, gelir ve kazanç uçurumları, kürenin kaymağını yiyen elitlerle, pisliklerine mahkum edilen yığınlar arasındaki farklılaşmayı, devletlerin yerine geçen küresel tröstlerin çevirdiği dolapları görünce, sonuçları bakımından küreselleşmenin tam bir tuzak olduğu apaçık görülmeye başlandı. Küreselleşme kavramı ile helalleşmemin sebebi bu.
***
Küresel ekonomi politikalar, sosyal haydutluklar, kışkırtılan yerel savaşlar, medyaların ve medya maymunlarının küreselliğin uşakları haline getirilmeleri, beni bu kavramdan vazgeçiren temel unsur olmuştur. Küreselcilik, hangi amaçla ve ne şekilde savunulursa savunulsun, sonuçta, dünyanın elitlerinin değirmenine su taşımakta, kendi halkınla birlikte, yerkürenin esir yığınlarının daha da esir edilmesine hizmet etmek anlamındadır. Bu anlamda özellikle gazetecilik adına savunulan küreselcilik, dünyanın acıyan ve kanayan insansı sorunlarına sırt dönmek, yerel elitlerle iş pişirip, gününü gün etmek ve en hafif deyimiyle gemisini yürüten kaptanı oynamaktır. Kâr amaçlı bir şirket yöneticisi için bu yaklaşım bir dereceye kadar mazur görülebilirse de, bir gazeteci için utanç verici durum anlamındadır.
***
Anti-sosyal liberal iktisat politikaları ve azgın piyasa dayatmaları, insanlığın temel sorunlarını çözmekten uzaktır. Umut verici tek husus, gerek Batı'nın gerekse Doğu'nun düşünen ve yazan insanları içinde bu gerçekliği kavramış ve yüzünü insanlığa dönmüş kalemlerin bulunuyor ve sayılarının artıyor olmasıdır. Mesleğimizin onurunu ayakta tutanlar onlardır.