Amerika, Türkiye ile çatışmayı göze almıyor
Emekli Oramiral Peter Brookes'in düşünceleri, ilk başta, pek işaret vermiyor gibi görünse de, Amerikan imparatorluğunun yavaş yavaş bir gerileme dönemine girdiğini, hesaplarını eskisinden daha detaylı ve mantıklı bir şekilde yürütmeye mecbur olduğunu gösteriyor. Bunda, şöyle bir gerçekliğin işaretlerini de almak mümkün. Amerikan ordusunda yüksek komuta kademesinde bulunmuş ve halen bulunmakta olan kurmayların, politik ve stratejik analizleri, Beyaz Saray'a yönelim veren Cheney, Pearl ve Wolfowitz gibi Neo-Con'cuların bakış açılarından kimi zaman esaslı surette ayrılabiliyor ki, biz de buradan askerlerin Amerika'nın bütün dünyada içine sürüklendiği yalnızlıktan, yüksek maliyetli tek kutupluluktan, iç kamuoyunda ve küresel kamuoyunda destek yitiminden kaygılanmaya başladıklarını anlıyoruz. Bir başka ifadeyle Neo-Con'cularda, hâlâ 1990'lı yıllardaki soğuk savaş ortamının son bulmasından kaynaklanan yeni Amerikan imparatorluğu rüyası en pervasız bir şekilde devam ederken, Amerikan kurmaylarından daha akil ve mantıklı sesler yükselebiliyor. Nitekim, Bush yönetimi, halihazırdaki Amerikan Genelkurmay Başkanı'nı (sanki o komutan Irak'ta başarısız olmuş gibi) değiştirmek için Kongre'nin yardımını talep etmeye hazırlanmakta. Irak'taki mesele sanki salt bir askeri komuta zaafiyetinden kaynaklanıyormuş gibi. Emekli Oramiral Brookes'in ortaya koyduğu düşencelerin mantıklı tarafı esas olarak şurada toplanıyor. Paşa, direkt olarak ve hiç yutkunmadan, PKK'nın sert ve kötü bir çete olduğunu söyledikten sonra, Avrupa'ya sesleniyor ve yapabileceklerini anlatıyor: Avrupa, kıtadaki çok sayıda PKK şebekesini kapatmalıdır. Bu da bize iki noktayı gösteriyor. Birincisi, PKK'ya karşı Avrupa'da da önlem alınmaksızın, mesele ortadan kaldırılamaz. İkincisi ise ABD'nin artık kolay kolay Avrupasız bir çizgiyi sürdüremeyeceğini gösteriyor. Amerikan askerleri, Irak krizinin ilk günlerine nazaran, İspanya'nın askerlerini çekmesi, Blair'in iktidardan çekilmesi, Fransa'nın daima uzak kalması ve Türkiye ile de krizin büyümesi gibi olaylara sağduyu ile bakarak, Amerika'nın ciddi biçimde yalnızlaştığını tespit ediyorlar. Donanma komutanı Brookes, her ne kadar, PKK'nın 1984'te yola bağımsızlık için çıktığı biçiminde, artık kimsenin yutmayacağı bir söylemi tekrar etmiş olsa da, buna kendisinin de inanmadığını kabul ederek, üzerinde durmaya değmez bulmaktayız.
***
Emekli donanma komutanı Peter Brookes, yazısında, PKK'ya karşı takınılacak tavrın esas olarak ABDTürkiye- Bağdat üçgeni tarafından belirlenmesi stratejisini yeniden vurgularken, Washington'un söylemini tekrarlıyor olsa bile, daha somut hedefler de koyabiliyor: Diyor ki: ABD ve Irak güçleri, PKK'ya karşı harekete geçebilir, kamplar kapatılabilir. Türkiye sınırından içeriye saldırılar sona erdirilebilir. Gerçi hemen ardından da şöyle bir cümle kullanıyor: İdeal olan bu değil fakat Ankara'yla çatışmaktan iyidir. İşte bu cümle, Amerika'nın gerçek yüzünü apaçık ortaya koymaktadır. Bir yandan neyin ideal olduğunu ifade etmekte, öte taraftan Ankara ile çatışmayı göze almamaktadır.
***
PKK'nın Türkiye sınırından içeriye sızıp saldırmasını önlemek ideal olan değilmiş! Demek ki, asıl istenen ve olması gereken, bu saldırıların devam etmesi ve Amerika'nın, işbirliği yaptığı Kürt bölgesi yönetimi ile buna göz yumması. Bu ifade, Amerika'nın 11 Eylül 2001'den sonra tek başına savaş başlattığı küresel terörü, nasıl ele aldığını, nasıl kullanabildiğini açıkça göstermektedir. Hal böyle olunca, bizim de, küresel teröre karşı mücadele etmekte olduğunu söyleyen küresel güçlerin, lokal terör teşkilatlarını nasıl kullandıklarını görmemiz ve ona göre plan ve stratejiler geliştirmemiz gereği ortaya çıkıyor. Paldır küldür Irak'a dalmak yerine, çok değişik karşı ataklar geliştirmek. Sonuç olarak, emekli donanma komutanı Peter Brookes'in yazısını bitirdiği cümle, Türkiye'nin algı ve davranış biçimleri açısından önemli ipuçları taşıyor. Amerikalı kurmayın son tespiti şöyle: Türkiye gibi büyük bir gücün dahil olduğu şiddet, işimizi zorlaştırır. Irak'ta bir Türkiye- PKK savaşından ne pahasına olursa olsun kaçınılmalı. Bu ifade bizim de büyük fotoğrafa (sadece PKK'ya değil) bakmamız gerektiğini söylediği gibi, Amerika'nın dünyanın son askeri imparatorluğu olarak, Türkiye ile ciddi bir çatışmayı göze almaktan kaçındığı ve böylesi bir çizgiden hayli uzak olduğunu göstermesi açısından tarihi değer taşıyor. Türkiye, hem güçlü ordusu hem de yüzyıllarca geriye uzanan diplomatik ve devletsel deneyimlerine uygun bir strateji içinde olmalıdır. Arka arkaya gelen şehitler için kamuoyunda yükselen yürek yanıklığı ve öfke, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin taktik ve hareket tarzında gücüne güç katar ama mantık ve akıl liderliğini yapamaz.