Gölgeli demokrasi
Hepimiz, demokrasinin, liderlerin iki dudağı arasına sıkışıp kalmasından yakınıyoruz. Meğer beterin beteri varmış. Rahşan Ecevit, Adalet eski Bakanı HikmetSamiTürk ile DSP Genel Sekreteri AhmetTan'ın milletvekili olmasını istemediği için, onların aday listesinde yer almasına karşı çıkmış. DSP'de öyle bir vesayet var ki, "hanedanlığa" dönüşmüş. Bülent Ecevit vefat ediyor; bu defa Zeki Sezer Genel Başkan olmasına rağmen, ipleri Rahşan Ecevit elinde tutuyor. Rahşan Hanım'ın Ahmet Tan'a kızma sebebini de öğrendik. Tan, "Ecevit'inDSPüzerindegüneşide,gölgesidevar" demiş. Son derece veciz bir cümle. Galiba Rahşan Ecevit, "gölge" sözünün kendisini tarif edebileceğini düşündü ve bundan dolayı alınganlık gösterdi. Rahşan Ecevit, Hikmet Sami Türk'ün 367 tartışmasında hükûmet paralelinde görüş açıklamasına da kızmış. Bir başka ifadeyle Türk, hukuk devletini savunduğu için okkanın altına gitmiş. Böyle bir ülkede, demokrasiyi bütün kural ve kurumlarıyla işletmek kolay değil. Üstelik, vesayet, Rahşan Ecevit gibi sivillerle de sınırlı kalmıyor. Resmen orduya davetiye çıkaranlar var. Geçenlerde, Newsweek'in Rusya baskısının sorumlusu bir gazeteci ile sohbet imkânı buldum. Türkiye'de edindiği izlenimleri sorduğumda, CHP Milletvekili Onur Öymen'in açıklamalarından söz etti. Öymen demiş ki: "Laikcumhuriyetdemokrasidenönemlidir.Laiklikeldengittimi,bunungeridönüşüyok.Amademokrasi,inkıtayauğrarsa,birçokdefagördüğümüzgibigerigeliyor.Askeryönetimlerkalıcıolmuyor." CHP'li milletvekillerinin pek çoğu da, 27 Nisan bildirisini, Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin, "cumhuriyetikorumavekollama" görevinden sayıyor ve bunu bir anayasal hak gibi görüyor. Acaba bu yetki Anayasa'nın hangi maddesinden kaynaklanıyor? "CHP+Ordu=İktidar" formülü, maalesef 27 Mayıs'tan beri değişmiyor.