Atatürk vizyonu ve laiklik çığırtkanlığı
Bunlar otomatiğe bağlanmış gibi... Ne zaman ağızlarını açsalar: "Laik cumhuriyet tehlikede"! Darbe teşebbüsleri ve Genelkurmay bildirileriyle esas demokrasi elden gitmek üzere, bunun farkında bile değil bu hanımefendiler. Onların ağzından çıkanı duyunca, insan, Atatürk ilkelerinden de, laiklikten de soğuyor. "Eğer laiklik buysa, bu hanımefendilerin söylediği gibiyse, onların görüşlerini paylaşmadığıma göre, acaba laiklik karşıtı mıyım?" demek geliyor içimizden. Aslında onlar samimi değil... Onlar, demokrasiyi inkitaya uğratmak isteyenlere malzeme hazırlıyor. Ellerinde hiçbir somut veri yok. Münferit olayları birbiriyle toplayıp, etrafa dehşet saçmaya çalışıyorlar. Laikliği ellerinde dindar insana baskı yapacak bir silâh gibi kullanıyorlar. Hemcinsim oldukları için bu hanımefendilere daha da kızıyorum. Şöyle bir silkelensinler, kendilerine gelsinler. Zaman tünelinde çalan bir taş plak gibi, hep aynı nakaratı tekrarlamasınlar. Atatürk'ü en çok bugünlerde arıyorum. Sözde onun izinden gidenlerin yaptıkları marifetleri gördükçe, içim parçalanıyor. Atatürk'ün ilkeleri artık CHP'nin 6 okunda ifadesini bulan milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, inkılâpçılık, cumhuriyetçilik, laiklik değil. Nitekim, 1961 Anayasası hazırlanırken, 1924 Anayasası'nda yer alan bu ilkeler, 2. maddenin metninden çıkarıldı ve Anayasa'nın başlangıcında sadece Atatürk devrimlerinden söz edildi. Doğru olan da buydu. Çünkü o ilkeler tek parti, tek şef döneminden kalmıştı. İlkeler ve inkılâplar arasında bence en önemlisi laiklik ve Medeni Kanunu'nun kabulüdür. Bunların haricindekiler, rejimimizin mahiyetini değiştirecek bir özellik taşımaz. Atatürk'ü ezberlemek yerine, içinde hissetmek, düşünce sistemini anlamak gerekir. Herhalde Atatürk, laikliği, üstelik bu kadar geniş kitleler ona sahip çıkarken, her an tehlikede gibi gösterip, bu kavramın demokrasiye karşı bir malzeme gibi kullanılmasını istemezdi. Atatürk, Rıza Soyak'a, "Ben öyle bir sistem istiyorum ki, padişahlığı bile savunmak mümkün olsun" demişti. 1924'te Terakkiperver Fırka ve 1930'da da Serbest Fırka, "Laiklik karşıtı gelişmeler cesaretlendiriliyor" gerekçesiyle kapatılmıştı. Ama Atatürk hiçbir zaman demokrasi hedefinden şaşmadı. Terakkiperver ve Serbest Fırka'nın kurulmasına bu yüzden izin verdi. Denemelerinde başarılı olamadı ama, "Muasır medeniyet" diyerek Batı'yı gösterdi. Atatürk, tesettüre de karşı değildi. Nitekim Konya'da Hilâl-i Ahmer Cemiyeti'nin bir toplantısında, "dinin icabı olan tesettürün, kadınların çalışmasını engelleyecek bir biçimde olmamasını" tavsiye etmişti. Atatürk, hiçbir zaman kamu alanı gerekçesiyle, başörtülü kadınların okumalarını ve çalışmalarını önlemeye gayret etmezdi. Ve bugün yaşasaydı Atatürk, laik cumhuriyetin değil, demokrasinin tehlikede olduğunu görürdü.
|