Haksızlığın daniskası: 367
Neden haksızlık? Çünkü, 1) Meclis kararları Anayasa Mahkemesi'nin denetimine açık değil. 2) Anayasa'nın 96. maddesi, başkaca bir hüküm yoksa, TBMM, üye tam sayısının en az üçte biriyle toplanır demek suretiyle, toplantı yeter sayısını 184 olarak belirliyor. Peki cumhurbaşkanı seçimini düzenleyen 102. maddede başkaca bir hüküm var mı? Yok ama, bu maddede, cumhurbaşkanının üye tam sayısının üçte iki çoğunluyla seçilmesi şeklindeki düzenleme, yanikararyetersayısının,aynızamandatoplantıyetersayısınıdagösterdiğibelirtiliyor. Bugüne kadar böyle uygulama olmamış ve meselâ Özal, 450 milletvekilinin, 263'ünün oyuyla seçilirken, Meclis'te de sadece 285 kişi oylamaya katılmış. 3) Diyelim ki 367 rakamı toplantı yeter sayısı olarak kabul edilsin. Bu sayıda milletvekilinin Parlamento'da olup olmadığı ancak yoklama talebiyle tesbit edilebilir. O zaman, yoklamayı isteyen 20 milletvekili de hesaba katılacak ve 367 milletvekiline ulaşılacak. Buna karşı büyük bir zorlamayla farklı bir yorum getiriliyor. Yoklama istenmeyecekmiş, Genel Kurul'a katılanların sayısı, zabıttaki lehte veya aleyhte oy kullananlara göre belirlenecekmiş. Soruyorsunuz, "Toplantıdahazırbulunanmilletvekillerinioykullanmayamecburtutanbirkanunmaddesivarmı?" Yok. 28 Şubat'ın ışık açma kapama eylemleri ve takip eden brifingler gibi, organize bir hareketle karşı karşıyayız. Bir yandan darbeye yeltendiği söylenen Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Şener Eruygur, halkı mobilize ediyor; bir yandan hukuku siyasete alet eden zevat, 367 yalanını uyduruyor ve böylece, Abdullah Gül'ün önü kesilmeye çalışılıyor. Anayasa Mahkemesi, yetkisiz olmasına rağmen devreye sokuluyor. Siyaset, hukuk için kötü bir kılavuzdur. Ama Türkiye'de hep böyle yapılıyor. Demokrasinin kuralları, zorlamalarla rafa kaldırılıyor. Tayyip Erdoğan, Erkan Mumcu'nun çağrısına da kulak vererek, "SeçimKanunu,YÖK,Anayasadeğişikliğigibikonulardageluzlaşalım,10.reformpaketiniyapalım" dedi. Ama, Anap Genel Başkanı, gene davete icabet etmedi. Çünkü amaç, üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.