Dişiliğe hayır kişiliğe evet
Başörtüsü veyahut laikçilerin deyimiyle "Türban", bir modernleşme olgusu. Böyle bir tespit, "kadınlarörtündükçemodernoluyorlar" inancından kaynaklanmıyor elbette. Şu anlama geliyor: Dindar kesimde kadınlar, artık, eş konumundan veyahut evde oturan, koca bekleyen kız konumundan kurtulmak, okumak, ayakları üzerinde durmak, meslek sahibi olmak istiyorlar. Şehirli ve dünyaya açık kimlikleriyle, bir köylü kadın gibi başlarını bağlamak yerine, rengarenk eşarplarla farklı tarzlarda örtünüyorlar. O yüzden, "anneannenizinbaşörtüsüne" veyahut "köylükadınınyazmasına" itibar etmiyorlar. En muhafazakâr aileler dahi artık kızlarını okutuyor; gençler ya kendi arzularıyla veyahut ailelerinin telkiniyle örtünüyorlar ama, her halükârda, örtünseler dahi toplumun içine karışıyorlar, çağdaş bilimi öğrenmek istiyorlar, bilgisayar kullanıyorlar, engelleri aşabildikleri takdirde çalışıyorlar. Maalesef kimileri, hâlâ başörtüsünü kadınaleyhinebirayırımcılık olarak görmekte kararlı. Oysa ayrımcılığın daniskasını onlar yapıyor. Önüne çeşitli engeller koyarak, başörtülü kadını evinin içine hapsetmek istiyor; onun, bazı mekânlarda görünürolmasına karşı çıkıyor. Ünlü sosyoloji profesörü Nilüfer Göle, "ModernMahrem" isimli kitabın da işte bu çelişkiyi anlatmak istemişti. Kendi kimlikleriyle, çağın gereklerini bütünleştiren ve "Harem'den" çıkıp modern topluma ayak uydurmaya çalışan, birisinin "eşi" veya "kızı" olmak yerine, doktor, mühendis, profesör Ayşe, Fatma, Zeynep olmayı tercih eden kadınlar, üstelik de, "ayırımcılığakarşıyız" diyenler tarafından evlerine geri püskürtülüyor. Bu kadınlar, cinselliklerini saklıyorlar ama, şahsiyetlerini koruyorlar. Türkiye bu sorunu çözdüğünde çok şey halledilmiş olacak.