Mumcu-DP-Mesut Yılmaz
Önceki günkü yazımızda, Genelkurmay web sitesine konulan e-bildiri'nin tarihi sehven 22 Nisan olarak yazılmıştır, düzeltir özür dileriz. Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının doruğa çıktığı günlerde, ilk oturum öncesi partiler tavırlarını açıkladılar. Bu tavırlar içinde bir tanesi, beni hayli düşündürdü, etkiledi de... Hakkı teslim etmeliyim. ANAVATAN lideri Erkan Mumcu, düzenlediği basın toplantısında olgun içerikli bir konuşma yaptı. Konuşmasını şu cümleyle bitirdi: Bu kimselere devlet teslim edilemez! Kastettiği kimseler, icraatlarını ve diktacı tutumlarını uzun uzun eleştirdiği hükümet çevreleriydi.
***
Bu cümle, o günün harala gürelesi içinde gümledi, unutuldu gitti ama her halde kabul edilecektir ki, rakip siyasi partilerin birbirlerine yönelttikleri alışılmış eleştirilerden çok farklı bir tespit yapıyordu. O oranda da ağır bir eleştiriydi. Meclis'te çoğunluğun, Başbakanlık ve bakanlıkların yani Kabine'nin teslim edilebildiği bir heyete, nasıl oluyordu da devlet teslim edilemiyordu? Burada kastedilen devlet, neresiydi? Bu cümle, çok kişinin hemen anlayacağı üzere, cumhurbaşkanlığı makamının çok ayrı tutulduğunu ve asıl devlet makamı olarak Köşk'ün kabul edildiğini gösteriyordu ama bana göre biraz daha başka bir noktaya işaret ediyordu.
***
Erkan Mumcu'nun cümlesi ve eleştirilerinin içeriği, artık Türkiye'de farklı bir sürecin yürümekte olduğunu gösteriyordu. Yankılarını ve yansımalarını önümüzdeki günlerde daha yoğun biçimde görüp yaşayacağımız farklı bir süreç.
***
Nitekim, hemen ardından Ağar'ın DYP'si ile Mumcu'nun ANAVATAN'ı, ağrısız sancısız bir operasyonla birleşti ve DP doğdu. Şimdi de CHP-DSP flörtü tartışılıyor. Bunlar bile, yeni sürecin işaretleri. Sokaktaki milyonlarca insanın demokratik refleksini de buna eklerseniz, işaretleri algılamak kolaylaşır.
***
DYP ile ANAVATAN birleşmesinin ardından Mesut Yılmaz, önemli bir açıklama yaptı. Dedik ki: Bu oluşumu herkes desteklemeli. Bu çıkış acaba, Mesut Yılmaz'ın ayak seslerini mi yansıtıyordu. Bir dönemin en etkili isimlerinden, devlet katında birçok işlere imza koymuş bir siyaset figürü olarak Mesut Yılmaz, Yüce Divan'da yargılanıp aklanmak da dahil olmak üzere, kanaatimce yorucu ama tecrübelerle dolu bir süreci tamamladı. En derin tecrübelerden biri de hiç kuşkusuz, bilerek veya bilmeyerek içine sürüklendiği Çiller'li yıllarda nelerin olduğunu düşünüp taşınmak olsa gerekti. Mesut Yılmaz, eğitimli, şehirli ve diplomatik birikimi olan bir siyasetçi. Çiller'li yıllarda, çilesini de doldurmuş olması bakımından, bugün hayli pişmiş, olgunlaşmış bir devlet adamı hüviyeti sergilemesi hiç kimse için sürpriz olmamalı. Bugünkü kadrolarla mukayese edildiğinde de devleti tanımış ve onunla barışık olması da haneye artı yazabilir. Mesut Yılmaz, geçirdiği tebrübeler sonucunda pekala Türkiye'nin çağcıl, demokratik ve şehirli yüzünü yansıtabilecektir. Gelecek, ciddi değişikliklere gebe görünüyor.