Kim nasıl kilitledi
Anayasa Mahkemesi kararının ardından, kamuoyunda önemli bir saflaşma ortaya çıktı. Yüce Mahkeme'nin 367 toplanma nisabı arayan kararı, adeta bir turnusol kağıdı işlevi gördü. Meseleye bakış açılarına göre, toplumun ileri gelenleri üç gruba ayrıldı. Birinci grup, AKP çevreleri ve onlara paralel yorum getirenler grubuydu. Şu söylem etrafında birleştiler: Anayasa Mahkemesi siyasi karar üretmiştir. Meclis'i kilitlemiştir.
***
Önce şu soruyu sormak gerekir. Mesele daha mahkemenin önüne gitmeden, hatta aylar önceden, hiçbir uzlaşmaya yanaşmayan, Cumhurbaşkanı adayının kim olduğunu soranlara, Verdik ellerine bir çelik çomak, oynuyorlar, diyerek bizzat AKP süreci kilitlememiş midir? Bence, süreci kilitleyen AKP'dir.
***
İkinci grupta daha çok, iyi niyetle ve salt hukuk yorumları ile temayüz eden değerli hukukçular yer aldı. Dediler ki: Anayasa'nın 96. maddesi toplanma nisabını açıkça ortaya koymuşken, 102. maddeye dayanarak yeni bir 367 arayışına gidilmesi, hukuken hatalı bir yorumdur. Karar siyasidir. Bu görüşe katılmak mümkündür. Mesele hukuki açıdan tartışılmaya açıktır.
***
3. grupta ise bizim gibi düşünenler yer aldı. Sorun, hukuki açıdan her ne kadar tartışılmaya açıksa da, sonuçta pratikte en büyük yetkiyi elinde bulunduran Meclis, uzlaşma medeniyeti gösterememiş ve konunun Yüce Mahkeme'ye gitmesi yolu açılmıştır. Mahkememiz de anayasal olarak yargı erkini kullanmış ve ortadaki sonuç doğmuştur. Artık buna katlanmak, saygı duymak ve uyum göstermek aşamasına gelinmiştir. Yargı erki, elbette ülkenin padişahı değildir ama sivil hükümet de aynı şekilde ülkenin padişahı gibi davranamaz. Demokrasi istemi ve terbiyesi içinde, birçok yazılı kural, bilfiil anayasa metni, seçilmiş sivil iktidarların erklerini, yasal çerçeveler içinde ve medeni geleneklere uygun olarak kullanırlar. Hatta bunun sayısız yazılmamış kuralı da vardır. Sen, Seçildim, diye bunların hepsini çiğnemeye kalkarsan, devletin diğer kurumları da erklerini bu çiğnemeye karşı kullanacaktır.