Demek ki neymiş
Konya'dan Antalya'ya gitmek istediğiniz zaman Akseki'den geçersiniz. Sonra Toroslar'ın sırtında kervan geçmez, kuş uçmaz bir şirin beldecik vardır, İbradi. Akseki ve İbradi, Osmanlı İmparatorluğu'nun 5 asır boyunca kadı üretmiş iki beldesi, adeta kadı fabrikasıdır. Yani gençler o ücra yerlerden medreselere gidebilmektedir, o fakir dağ kasabalarından mevleviyyet payeli kadılar, medrese hocaları çıkabilmektedir. İşte burada ilmin, çok parlak olmasa da eğitimin teşkilatlanmasının başarılı olduğu bir toplumla karşı karşıyasınız. Yani dağın başındaki zeki çocukları bürokratik sistemin içine çekebilen gelenek yeni Türkiye'de de kesintisiz olarak devam etmiştir. Uzak ücra kasabalardan, köylerden birtakım insanlar, geçmişte erkekler, şimdi artık kız çocukları da dahil, okuyorlar, yükseliyorlar, bir yerlere geliyorlar ve doğrudan doğruya Osmanlı Batılılaşması, Türk Batılılaşması da bu özelliği devam ettiriyor. Bu çok önemlidir. Askeri okula en ücra köşedeki insanlar girebilmiştir. Medreseye eskiden herkes gelebilirdi, derecelerine göre dört tarafta bir eğitim ağı vardı. Bir genç en yakın kasabadan başlar, yükselebilir, bitirebilirdi ve aynı şey sivil okullarda da devam etmiştir. Yani sivil okula adımını atarsın, Tıbbiye'ye, Mülkiye'ye, Baytar Mektebi'ne, orman ve muadili mekteplere, beş kuruş vermen icap etmez, tam tersine, cebine beş kuruş harçlık koyarlar, giydirirler, kuşatırlar, yedirirler, okutur, yetiştirirler. O kadar ki yırtık çarıkla dağdan inen çocuk, önce böyle bir okula gelir temizlenir, giydirilir, sonra okula kaydedilir. Biraz sorarsanız, dedeniz yaşındaki eski zabitlere veya memurlara, derler ki: Geldim, Trabzon'un bir köyünden, çorabım bile yoktu, Öğretmen Okulu'na veya Kuleli'ye, böyle girdim. Bu sistem çok ilginçtir. Batı'da olmayan bir şeydir bu. Ve bununla yine achievement society dediğimiz, liyakata dayanan terfi sistemi, tıpkı eski cemiyetteki gibi devam etmektedir. Dolayısıyla bu toplumda tıpkı eski Osmanlı sistemi gibi sınıflaşma meydana gelmemektedir. Yani o anlamda bir sınıflaşma, sadece belirli sınıfların hakim olduğu ordular ortaya çıkmamaktadır. Belirli zümreden insanların hakim olduğu bürokrasiler ortaya çıkmamaktadır. Bu, Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiyesi için ortak ve mümtaz bir özelliktir. (Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın Avrupa ve Biz isimli kitabından alınmıştır. Sayfa 59-60)
|