Geçen hafta:
Yeni yerimden merhaba! Evet, geçen hafta olanlar, geçen hafta yazdığım yazı üzerine gelen yorumlar, geçen hafta Türk popüler kültürünün yarattığı tuhaflıklar, yani geçen hafta olanlar... Sakın yanlış anlaşılmasın, geçen haftayı diğer haftalardan daha tuhaf kılan şeyler değil bunlar. Zaten olamaz ki, her gelecek hafta o kadar süprizlere gebe ki... Hele hele İstanbul'da! Hele hele bu kadar kalabalıkların, bu kadar kafası karışıkların şehrinde mümkün müdür tuhaflıkların eksikliğinin yaşanması? İşte bu eksikliklerden muzdarip kişileri ferahlatacak geçen haftadan birkaç tuhaflık: En tuhaf yalan olmasın sakın 24/2/2007 tarihli yazımda Seda Akman'ın kendi özgür iradesi ile başını belaya sokmasının neticesinde sanki linç edilmek istenircesine çarşaf çarşaf resimlerinin gazete sayfalarına malzeme yapılmasına içim acıdı. Arkasından çeşitli gazete ve internet sayfalarında kendisinin dizi kadrosundan çıkarıldığını okuduğumda tepkimi kendi köşemden ifade ettim. Ettim, çünkü böyle olaylarda yani narkotik, ahlak konu oldu mu düşenin dostunu bulmak pek mümkün olmaz. Hele hele bu kişi bir kadınsa "Vurun kahpeye!" tavrı makbul olanıdır. Bir takım şöhret budalası olmuş şöhretliler, şöhret derdine düşmüşler leşe üşüşen kargalar gibi ortaya çıkıverirler. Bu telefon kullanmayı pek de tercih etmeyen namzetler, kendilerine uzatılan mikrofonlar aracılığı ile bu kişilere saldırmaktan kendilerini alıkoyamazlar. Bunlara kimse ahlaksız tekliflerde bulunmaz, hepsi neredeyse kız oğlan kızdır ve ahlak timsali sütten çıkmış ak kaşıktır. Yine ne tuhaftır ki gerçekleri, onları böyle paketleyip satanlar, haberleri bu yönde yaparak ekmeğine yağ sürenler bilirler. Bilirler de hırslarını Seda Akman'lardan çıkarırlar. Bir de bunun üstüne ekmeğinden oldu mu bu kişi, kayıptır artık bu hayatta. Yaşamak bir başka hayata kadar haramdır. Ama yazımın yayınlanmasının hemen arkasından gelen şu maili dikkatle okuımanızı istiyorum: Sevgili Deniz Hanım, 24/2/2007 tarihli, Takvim Saklambaç'daki köşenizde yazmış olduğunuz "Çifte Standart" başlıklı yazı ile ilgili sizi bilgilendirme gereği duydum. Çünkü birçok gazetede bu konuda yanlış haberler çıkıyor, ama sizin gibi sanatın içinden saygın birisinin yanlış bilgilendirilmesi ve yanlış bilgi içeren bir yazı yazması bizi üzdü.Yapımcılığını yapmakta olduğumuz Emret Komutanım adlı diziden Seda Akman ve Durul Bazan'ın ayrılmayacağını "Dizimize aynı kadro ile devam ediyoruz" ifadeli bir basın bülteni ile duyurmuştuk. Sanırım gazeteniz size bu bülteni ulaştırmamış ve editörünüz de sizi bilgilendirmemiş. Bir çifte standart olmadığı gibi bu ülkede çok zor yetişen sanatçılara sahip çıkmak ve bir kere yapılan hatalara mutlaka ikinci şans verilmesi yaklaşımı ile her iki oyuncumuzla da çalışmaya devam etmeye karar verdik. Kendileri birkaç bölüm dinlenmek için izin istediler, biz de çok olumlu karşıladık. Konunun özeti ve doğrusu bu şekildedir. Saygılarımızla. Mehmet Altıoklar. Sizlerle paylaşmak istedim... On senedir hakkımda çıkan yalan yanlış haberlere karşılık mahkeme kararı ile çıkarılmış olmasına rağmen bir türlü yayınlanmayan tekziplerden o kadar canım sıkılmıştır ki bu maili keyifle sizlerle paylaşmak istedim. Bu arada hatalı bir yorum daha yapmamak adına gazeteci arkadaşlarıma konu ile ilgili gelişmeleri sorduğumda tekrar tekrar Seda'nın dizi ekibinden çıkarılmış olduğu bilgisini aldım. Ama her şeye rağmen sevgili Mehmet Altıoklar ben size inanıyorum ve bana göndermiş olduğunuz bu maili ileride gazeteci dostlarıma karşı yüzüm kızarmaması için bir belge olarak bilgisayarımda tutuyorum. Dedim ya diğer tuhaflıkların arasında "haftanın en tuhaf yalanı" olarak yerini almasını istemiyorum.