Yazlık sinemalardaki çekirdek sesi...
Sinema başka türlü bir aşktır, tek taraflı olmasına rağmen acı vermeyen... Büyüme çağında hangimiz televizyon karşısına terk edilmedik ki, ya da yazlık sinemalarda çitlenenen çekirdek sesinden ayrı gayrı düştük? El mahkum; bebe kıvamındayken başka şansınız var mıdır zaten? Bu yüzden FilizAkın'ın ya da TürkanŞoray'ın (dahadoğrusudönemindublajsanatçılarının) sesleri daha tanıdıktır, aşinayızdır onlara. Annemizin sesi bir yabancının sesidir adeta; bu yüzden "ham" yapmamız istenirken hep televizyonun, yani annemizin sesi sonuna kadar açılırdı. Geçenlerde Cengiz (Abazoğlu) anlattı böyle bir hikaye. Mamadan nefret eden o bebek, ağzını beş karış açarmış FilizAkın'ı görünce karşısında...
BAZILARIŞANSLIDIR Ayrı kıtalarda olmamız fark etmez ki; kimbilir başka diyarlarda başka başka bebeklerin ne ünlü cicianneleri vardı kimbilir; RitaHayworth,MarliynMonroe,KatherineHepburn... Gel zaman git zaman, istemeden de olsa büyümek gerektiğinde her birimiz bazı meslekler seçmek durumunda kalırız kendimize. Bazıları şanslıdır. Hayal ettikleri meslek, meslekleri olmuştur. Kimileriiseyaşamak,dahadoğrusuyaşayabilmekiçinbirermeslekedinir. Oyuncu olmak, tahminimce çoğu yetişkinin hayalidir. Çünkü her birimizin bir kahramanı vardır; onun gibi olmak ya da rol kesmek, bakış atmak neyse ne... Anlık bir özenme de olsa özenilir onlara bir şekilde.
GERÇEKLEHAYALKARIŞIR Mesela erkekler çoğunlukla kendilerini JamesBond olarak görmek isterler beyaz perdede; zengin, güçlü, akıllı, karizmatik, yakışıklı, kültürlü vs... Eh, hal böyleyken kadın konusunda da dertsiz tasasız olur kahramanımız! Fantaziye bak! İşin kötüsü gerçekle hayali birbirine karıştırmak bir süre sonra kaçınılmaz olur kimileri için; baksanıza etrafınıza. Tip idare ederken, cepte para, belde silah ünlü kadın düşkünü bir sürü JamesBond'un Asya ayağı var etrafımızda! Ya da ilk rolünün ilk repliği ile yaşamını idam ettirebilen eski oyuncular vardır hayatımızda. Onlararadan30senedegeçsehalamalumsahnedekijönduruşlarınıbozmazlar, bozamazlar. İşte en tehlikeli ama en yaygın hastalıklar bunlardır beyazperdeye dair. BensedeliceaşıktımAyhanIşık'a. Siyah beyaz rengini bile daha cazip görürdüm, pespembe akça pakça tenimden! Aptal saptal "Jönvardabizmipoposunusıkamadık?" geyiklerini bir yana bırakırsak, benim ergenlik hayallerimin beyaz atlı prensinin yerini kimse alamamıştı henüz. Geçen pazar günü ilk defa, şu ünlülerin sıkça rağbet ettiği, futbolcuların ünlü sarışınları mıncıkladığı, tutucu kesimin okur yazarlarının marjinal aşklara yelken açtığı, ünlü mü ünlü KanyonAlışverişMerkezi'nin sinemasına gittim. Ne üzücüdür ki, böylesine nefis bir sinemanın şöhretini böylesine lüzumsuz konulardan edinmiş olması... Neyse efendim, "dejavu" seyircisi olarak pek bir keyifle terk ettik sinemayı; hem filmden memnunduk hem de sinema salonumuzdan. Dostlarım pazar günlerini bir Türk filmi ile heba etmek istemediklerini söylemişlerdi, ama benim aklım "SonOsmanlıYandımAli" de kalmıştı bir kere. Hem ne demekti o öyle? Türkfilmlerinedestekçıkmaknezamandanberivakitkaybıolarakadlandırılıyordu? Ne yaptım ettim, kendime salı günü Türk filmi seyircisi bir arkadaş buldum. Alelacele 9.45 matinesine biletlerimi alıp, Kanyon'un en lezzetli yemeğinin olduğu KITCHENNETTE'te buldum kendimi.
BOŞSALON! Şu aralar başlayacağım sinema filmi ve televizyon programı dışında, yaptığım sporlarla (binicilik,pilatesveyoga) vücudumun sınırlarını zorlamakla meşgul olan kafam, sadece yeşil renkli gıdalara kodlu olduğu için, sebze çorbası ve panzenella salatasından oluşan bir menüye sadık kaldım ve kendimi koşarak tıklım tıklım olmasını hayal ettiğim sinema salonuna attım. Sinema salonunda son olarak izlediğim Türk filmi "BabamveOğlum"du. Onun kalabalıklığının yarısı olsa, oturmak için çetin bir savaş beni salonda beklemekteydi. O da ne! Toplam 20 kişi koca salona serpiştirilmiştik adeta; kendimi yalnız ve çoook mutsuz hissettim. Kimbilir,belkideKanyonseyircisiTürkfilmlerindenhoşlanmıyordu. Etkilenmedim bu titreten klimanın soğuğundan; o bile başka şekilde hayal etmişti sanırım. "100kişiyiserinletirim" hayalleri kurarken bizi zatürre edecekti neredeyse.
KENAN'LAGURURDUYDUM! "OsmanlıkülhanbeyiolmaknekadaryakışmıştıKenan"a. Bilmeyenler muhakkak vardır; 1997 senesinde Kenan ve ben BestModel seçilmiştik. Dünyanın en tatlı adamlarından biriydi o zamanlarda da. Türk sineması için birçok güzel işlere imza atmıştı o günlerden bu günlere. Sanırım işin sihri, onda doğuştan mevcut. Üstüne teknik bir kısım bilgi de eklenince, ergenlik aşkım AyhanIşık'la tekrar karşılaştım o gece. Kenan bıyıklarını buraraktan, çapkın bakışlar fırlataraktan beni kendine bir kez daha hayran bıraktı. Meslekerbabıolmakmühimdiramaiyiinsanolmakengüzelmeziyettir. Pamuk kalpli, güzel gülüşlü, mütevazı kardeşimle gurur duydum gurur...