Mehmet'ten alıp Mehmetçiğe vereceğim
Sevgili Takvim okuyucuları, size bir açıklama borçluyum. Bıktınız, utandınız, kınadınız, küfür ettiniz, dedikodusunu yaptınız, dalgasını geçtiniz ama nafile! Sizibacakarasıfiyatlandırmaveetiketlendirmehaberlerineesirettiler... Hem de çok uzun bir süredir. Siz de alıştınız artık medyada bu konuda fütursuzca ahkam kesen bu ahlaksızlara, vurdumduymazlara, şizofren yorumculara... Peki ama "Sana ne demeli?" diyorsunuz değil mi? Haklısınız, senelerdir bu konu üzerine yazılmadık konu, yorum, iftira kalmadı ama dedim ya, siz çok haklısınız; "Konuyu ortaya atan sensin, şimdi ayıkla pirincin taşını" diyorsunuz. Doğru diyorsunuz, hoş diyorsunuz da yanılıyorsunuz. Şimdi de "Nasıl yani?" diyorsunuz; hemen açıklayayım:
AHLAKSIZ TEKLİF ALMADIM Efendim bildiğiniz gibi seneleeer önce bir haberle başladı her şey. Bir gazetecinin haberini daha şöhretli ve meşru kılabilmesi amaçlı böylesine rezil, böylesine kadını aşağılayan (ki haberi yapan kişi de ne tesadüftür ki bir kadındı...) haberine ismimi kenar süsü etmişti. Ve benim ağzımdan çıktığını iddia ederek, bunu büyük puntolarla manşete taşımıştı... İşin komik tarafı, aynı şahsiyet seneler önce kendi uydurduğu habere kendini o kadar kaptırmış olacak ki zaman zaman konu üzerine yorumlar dahi yazmaktan geri kalmıyor. Yani hala senelerdir yakalayamadığı o şöhretin peşine takılmış kanat çırpıyor... Daha da açmak gerekirse, benim bana bir ahlaksız teklif yapıldığına dair bir söylemim olduğu iddia edildi ve hala ısrarla ediliyor. Sevgili Takvim okuyucuları, senelerdir kamuoyunu lüzumsuz yere işgal eden konu ile ilgili olarak gerçekleri merak ediyor musunuz? İşte size gerçekler:
ŞÖHRET ARZUSU KOLTUĞUNDAN ETTİ Birdelikuyuyataşattıve"birileri"doğruluğunusoruşturmadanarkasındanatladı. Hala da kuyunun içinde debelenmekteler... Peki kim bunlar ve iddalarının ne kadar arkasındalar? MehmetYıldırım; bildiğiniz gibi namını ve şöhretini "eskiden" işgal ettiği Ticaret Odası Başkanlığı koltuğuna değil mezbahadaetfiyatlandırma meziyetine borçlu... Kendisini, seneler önce oldukça yakından takip ettiği magazin sayfalarından okuduğu bu asparagas habere karşılık sorumlu hissederek, işadamlarınınbekaretkemerigörevineterfiettirildi. Konuştukça konuşuyor, susturabilene aşk olsun. Hoş susturmaya çalışan da yok ya neyse... Herkes memnun, böylesine medyatik böylesine belden aşağı bir polemiğe kim 'hayır' diyebilir ki... Tabii Braveheartçılık oynamanın sonucu bir hayli ağır ödeniyor hem itibar hem koltuk yoksunu olunuveriyor...
BİR DE MEDYAYI SUÇLUYOR Şimdi gelelim konu ile ilgili ilginç gerçeklere: Sevgili basın mensubu arkadaşlarım, temcit pilavı tadındaki bu konuda en çok suçlanan sizlersiniz, haberiniz var mıydı? Bulduğu her mikrofona konuşan yaşlı amcanın avukatları mahkeme binasında sizleri suçluyor, "Siz de çok iyi bilirsiniz Deniz Hanım, medya denilenleri nasıl da çarpıtıyor" diyerek, benden onay bekliyor... İnanmıyorsanız bakınız mahkeme kayıtlarına... Bu arada senelerdir üzerine yorumlar yapılan sözde demeçin benim ağzımdan çıktığına dair iddaları kanıtlayacak şahsıma ait ne bir video görüntüsü ne de ses kaydı mevcut, yani kısaca yapılan hakaretler, yorumlar, iftiralar kanıtsız ve asılsız. Yine mi inanmakta zorluk çekiyorsunuz, bakınız mahkeme kayıtlarına...
ARAYA KİMLERİ SOKTU! Bu demek oluyor ki açtığım 100 bin YTL'lik tazminat davasından kazançlı çıkma olasılığım bir hayli yüksek. Ama bu para benim cebime girmek yerine MehmetçikVakfı yolcusu. (Keza senelerdir tam ortasında tutulduğum bu rezaletin maneviyatta aldığım yaraların, maddiyatta bir karşılığı, bir cezası yok.) Bu arada davayı bitirmek için para talep ettiğim yorumlarına gelince... Kendi yorumunuzla "dava arkadaşım" sevgili Mehmet Yıldırım, davadan vazgeçmem için isterseniz araya soktuğunuz medya patronlarından, gazete yazarlarına, şarkıcılardan üvertürlere kadar birçok ismi siz açıklayın da beni büyük bir zahmetten kurtarın. Hoş siz bunları da inkar edersiniz ya; doğaldır... Peki ya yemek yiyerek uzlaşmaya varmamız konusundaki talebinizi sonrasında endişe içerisinde bana mal etmenize ne demeli? (Bu arada Sevgili Mehmet Bey'in uzlaşma yemeği için teklifi şuydu: Yenecek bir akşam yemeği sonrasında sözde yakalanılacak gazetecilerin huzuruna tek başıma çıkacak ve açıklama yapacaktım... Ne makul bir uzlaşma teklifi değil mi!!)
DAVAMIN ARKASINDAYIM Konuileilgiliolarakensonveenacayipgelişmeyegelince: Açtığım dava kapsamında karşı tarafın elle tutulur ne bir delili ne de bir şahidi var. Davanın ilk duruşmasından bugüne kadar tanık olarak ortaya attıkları bir tek isim vardı, ısrarlılardı, dinlenecekti bu şahit. Şahidimiz Mehmet Yıldırım'la bu nezih röportajı yapan muhabir Reşat Balcıoğlu... Senelerdir bu şahit ortalarda yoktu, ama artık kanunlar zorla da olsa bu şahidi mahkemede görmek ve dinlemek istiyor. Mehmet Yıldırım'ın sonu gelmez hakaretleri dur durak bilmiyor; konuya bilirkişi olarak arkadaşları olarak tasvir ettiği sözde işadamlarını dahil ediyor ve ikinci davam için yol açılıyor. Kamuoyundan tekrar tekrar özür dileyerek davamın sonuna kadar arkasında duracağımı buradan açıklıyorum. Biliyorum çok sıkıcı; daha birkaç sene bu konu üzerine haberler yazılacak, kendini bilmezler yorum yapacak, kadınlar özellikle hemcinsleri tarafından büyük bir iştahla yaralanacak...
PANİKLE UYANIYORUM Mehmet Yıldırım, sana sesleniyorum: Beni kamuoyu nezdinde küçük düşürmek için mahkemede ispatlı olan doğruları saklama. Sen herkesten çok daha iyi biliyorsun ki benim böylesine iğrenç bir demecin altında imzam yok, ama ben hersabahbugünacababizimk...horozneleryumurtlamışpaniğiileyataktankalkmaktayım. Ne saçmalarsan saçmala ama benim bu demeci verdiğimi ispatlayamadığını eklemeyi unutma olur mu! Ve sakın unutma sen de bir kız babasısın, böylesine altı dolmamış bir iftira ile bir babanın yüreğini nasıl yakmaktasın hatırla... "Birçok işadamı 3-5 kuruş için öldürülüyor" diyorsun, ama senin 29 yaşındaki bir genç kadına ettiklerin hangi ahlak anlayışının sınırlarında dolaşıyor? Bana sorarsan yoldan çıkmışlığın, ahlaksızlığın, fikir yozlaşmasının altını çiziyor. Kadına sözlü şiddetin bin kötekten ağır olduğuna işaret ediyor. Tekrar ediyorum, yaptığın açıklamalarla zaten yok olmuş itibarını beş paralık etmek senin özgür iradende, kendini daha fazla nasıl rezil etmek istersen et, ama artık beni bu konuya bulaştırma! Varolmayanbirdemecinüzerineyaklaşık3senedirşöhretineşöhretkattınamaartıkdoğrularıkonuşmavaktingelmediminedersin? Delilin, ispatın kadar konuş artık olur mu keza ben sana dava açmaktan senin gibi biriyle davalık olmaktan o kadar utanıyorum ki... Ve konu üzerine yorum yapan hep "Aynıtarzkadınlar" son sözüm size; yok yok vazgeçtim... Çünküinsanadınınanıldığıinsanlarkadarvarmış... Dedim ya aynı tarz yani aynı yolun yolcusu...
AHMET HAKAN CEVAP VER O zaman bu durumda son sözüm, öz kardeşi AbdullahTopelCoşkun'un ve kendisininde "ortak"olduğu İroni Yayıncılık'ın 39 milyar 444 milyon liralık iş için İGDAŞ'tan 336 milyar 305 milyon tahsil ederek 297 milyar liralık haksız kazanç elde ettiği iddaları ile vakti zamanında şöhretlenen, şimdilerde Hürriyet gazetesine tezgah kurmuş seyyaryazarAhmetHakan'a; bu yazıdan da anlaşıldığı üzere konuya ilişkin kestiğiniz ahkam şahsım adına boş çıktı. Hoş zaten bu alışılageldik bir durum ya neyse. Şimdi siz bırakın da benimle ilgili altı boş, hukuk sınırları dahilinde ispatsız kalmış, deli saçması iddalara tuhaf yorumlar yapmayı da tüm kamuoyunun merakını gidermek adına sizi daha fazla ilgilendiren konulara açıklık getirin; Mesela "Çıkaramaçlısuçörgütüoluşturmak,niteliklidolandırıcılık,sahtebelgedüzenlemek,göreviihmalzimmetveihaleyefesatkarıştırmak"suçlarıileyargılananözkardeşiniztemizeçıktımı ya da ZeynepTunuslu ile izdivacınız yakın mı?!!!