Orhan Pamuk ve babası
Orhan Pamuk'un Nobel konuşması, özellikle baba-evlât ilişkisi açısından son derecede etkiliydi. Anlaşılıyor ki, daha ilk gün den itibaren babası Pamuk'a hem cesaret ver di hem de umut. Orhan Pamuk, önünü açan bir ailede dünyaya gelmiş. Ne mutlu ona! Üstelik, okuyan ve kütüphanesi olan bir ailede. Elbette imkân larını iyi değerlendirmiş, sebat etmiş, çok çalışmış ve sonuçta Edebiyat Nobeli'ni alma şerefini yaşayabilmiş. Hepimizin hayatını ailelerimiz şekillendirir. Onların tercihleri bizi yönlendirir. Çoğu zaman insanlar, kendi yapamadıklarını çocukları başarsın isterler. Ailenin çıtası yüksekse, çocuğun da çıtası yükselir. Bu yüzden, annebaba olarak hepimiz büyük sorumluluklar taşıdığımızı idrak etmeliyiz. Onların yarın larının bizim elimizde olduğunu, ilk fırça darbelerini vururken, ortaya çıkacak fotoğrafı belirlediğimizi fark etmeliyiz. Bu açıdan Orhan Pamuk çok şanslıymış. "Yazarlığınkarındoyurmadığı" bir ülkede, onu, "İllâmühendisol,doktorol" diye zorlamamışlar. Kabiliyetini özgürce kullanabilmesinin yolunu açmışlar. Özellikle de babası. Bu yüzden, Orhan Pamuk, konuşmasını babasına ithaf ediyor ve "Bugünbabamınaramızdaolmasınıçokisterdim" diye sözlerini tamamlıyor. Bir baba ve anne için de en büyük mutluluk, çocuklarının başarısını görmektir. Hele de bu başarıda "Benimdekatkımoldu;oğlumu,kızımıiyiyetiştirdim" diye düşünebiliyorsa.