Moda dergilerini birçok kadın ve genç kız gibi ben de takip ediyorum. Bir şey öğreniyor muyum öğrenmiyor muyum bilemem ama bakıyorum işte... Renkli sayfalar, göz alıcı renkler... Çalışmaktan gezmeye vakti olmayan biri için dışa açılan bir kapı... Temini kolay, sıkıntılı bir anda beyin boşaltabilen bir olay. Tesadüf mü bilmem ama genelde bir kalıptan çıkmış gibi görünen binlerce kız var bu dergilerde... Kafalarını kapatsanız ayırt edemezsiniz vücutlarından... Hepsi birbirine benziyor... İhtişamlı kıyafetler, güzel mekanlar ama başka ve yapay dünyalar... Mutlaka Türkiye'de o dergilerdeki gibi süzük yaşayan insanlar vardır ama ben eminim ki böylesi dergileri okuyanlar sadece onlar değil. Bu magazinleri okuyup, hayatının o şekilde olmasını hayal eden veya o dergilerdeki kızlara benzemek isteyen bir sürü genç var. Zaten böyle düşünmekteyken, arada okuduğum birkaç haber de pekiştiriyor fikirlerimi... Paylaşmak istiyorum. Bu haberlerden biri; yüzünde tüyler çıkan bir genç kızın, ailesinden yardım istemesi, ailesinin bu isteğini ciddiye almaması üzerine, kızın intihar etmesiydi. Acıklı değil mi? Değer miydi canından geçmeye? Düşünün ne kadar önemsemiş yavrucak... Bir güzellik koşuşturması aman aman... Sürekli bir empoze estetik adına... Şunu giyin, şunu yiyin, şunu sürün, şu diyetisyene gidin. Tüylerinize ölüm... Selülite çözüm... Memesi büyük olan küçültmek, küçük olan büyütmek istiyor... Kendiyle barışık insan kalmadı neredeyse... Kaşları yolunmuş, saçları boyanmış, dergi sayfası tadını verebilmek için hayli zaman harcamış büssürü kalabalık... Bedenlere kabalık... Artık kaderci değil kimse eskisi gibi. İnsanoğlu gücü yettiğince müdahale edebiliyor bedeni ile ilgili konulara... Sevmediği yerlerini değiştirebiliyor. Aklınıza ne gelirse... Yaşlanmamaya, sarkmamaya, bozulmamaya çalışıyorlar... Takdiri ilahiye meydan okunurcasına oynuyorlar ciltleri, kaderleriyle... Ben bu konu da biraz geri kafalıyım... Çok fazla fizikçi değilim... Kimya beni daha çok ilgilendiriyor... İnsanlar dış görünüşlerini geliştirmeye harcadıkları zamanı, beyinlerini ve yeteneklerini geliştirmeye harcasalar, kendilerini beğenmeyenleri akıllarıyla dövebilirler... Muhterem büyüğüm Temel'in hayat dersi veren anısı bana feyzdir... Anlatacağım... Yerin birinde güzellikle aptallık dağıtıyorlarmış. Temel de kuyruğa girmiş... Sırası gelince, "Güzellik mi aptallık mı istiyorsun?'' diye sormuşlar... O da; "Cüzelluk celip ceçicidur da!'' demiş ve aptallığı seçmiş... Budur işte... Daha ne diyeyim? Şaka bir yana, insanların, bilakis gençlerin, güzelliğin yüzde değil, özde olduğunu anlamaları lazım. Yüzü nurlu, masum bakışlı, iyi niyetli, inançlı ve en önemlisi güler yüzlü bir insan güzel insandır. Zorla güzellik olmaz... Olsa da zorlama güzellik olur... Kendini beğeneni herkes beğenir. Pozitifliğinizle hayran kitlesi oluşturabilirsiniz... İnsanın dışıyla karşılanıp içiyle uğurlandığı gerçeği vardır... Kendimizle fazla oynamamamız isabet olur... Düşünsenize estetik falan oldunuz, bir de koca buldunuz... Çocuğunuz oldu ama size benzemiyor... Eski halinize benziyor... Skandal... Erkeklere de bir çift lafım var. Bir düşün abi yakamızdan! Nedir bu 'Güzel kız' merakı... "Uf şuna bak!'', "Şunun saçı ne güzel!'', "Şunun kalçası ne tatlı.'', "Şu cilde bak!'', "Şu bele bak!'' diye diye aklımızı aldınız... Yüzüne rondodan geçirilmiş sümüklü böcük sürenler tanıyorum... Yapmayın Allah'ınızı severseniz koyverin bizi... Aynadan soğudum valla... Aynalara küstüm... Size de küstüm. Yok güzellik müzellik diye bişey... Yok...