Aile toplumun en anlamlı ve en önemli yapıtaşı... Aile kavramını onure eden her davranış beni mutlu ediyor... Okuduğum bir romanda, yazılmış bir yazıda, izlediğim bir filmde bu konu işlendiğinde etkileniyorum. Salvador Dali'nin sergisini gezerken, onun hayatının özeti olmayı başarmış karısını tanıyacaksınız... (Lütfen resme ilgi duysanız da duymasanız da bu sergiyi görün... Ayağınıza gelen kısmetin, ayağına gidin... Gidilesi, görülesi, etkilenilesi bir hayat hikayesi...) Yaşamlarını okurken insan anlıyor ki, Dali'yi Dali yapan, Karısı Gala'ymış... Ve güzel tarafı, bunu biz hissetmiyoruz, Dali'nin kendisi söylüyor... Klasik bir laf vardır ya 'Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır' diye... Tamamen yanlış; akıllı kadın sevip, onun fikirlerine değer veren, desteğine ihtiyaç duyduğunu hissettiren, duasını alan erkekler vardır aslında... Bu erkeklere bir katkı yapılabilir... Buna yeri yoksa kadının, tek başına ne kadar faydalı olabilir ki hayat arkadaşına? Türkiye'miz yıllardır Cumhurkocalar, başbabalar tarafından yönetiliyor. Kafası, devletimizin tavanına değmiş liderlerin çoğu, işleri kadar, eşleri ve çocukları ile de karşımıza çıkıyor... Ailelerine verdikleri değeri, çekinmeden gözler önüne seriyorlar... Ben, öyle ya da böyle gurur duyuyorum bununla... Ayrıca, ana babasına, eşine ve çocuklarına mesai yapan, tüm koşuşturması içinde onlara zaman ayıran; politikacıların, sporcuların, sanatçıların ve işadamlarının, diğerlerine göre daha başarılı olduklarını ve şanslarının yaver gittiğini gözlemliyorum. Ben de başarıyı kısa yoldan yakalamak için bu haftayı kendi aileme ayıracağım... Ablamın, kocaninem için yazdığı şiiri sizlerle paylaşacağım... Ahmet Muhip Dıranas'ın; Fahriye ablasını, Fatih Kısaparmak'ın; Kasketli babasını biliyorsunuz çoğunuz... Varın bir de bizim kocaninemizi, dedemizi bilin bakalım... Bir deee ailelerinizin kıymetini bilin... Rica edeceğim, yüksek sesle okuyun da, ben de tekrar dinleyip, tekrar ağlayayım...
DEVR-İALEM -I- Bir anı ya da bir hikaye değil hayatımın buraya kadarı, Bir masal, yıldız yıldız gecelere sığmayan... Yaşadıklarım değil bu masalı masal yapan, İnsanlar içindeki, gerçeklere sığmayan... Kocaninem vardı; Çakır... Ufacık boyu, elim kadardı çocukluğumda bile... Geyşalar kıskanırdı seri sık adımlarını pıtı pıtı... Kınalı örgülerini vikingler eğer görseler... Sığmazdı dünyaya, çıkabilse evinden uzağa... Bir odasında üç ayak ocak Sütlü yufka, tadı damağımda Koynunda her gece dinlediğim tin tin kuzu, Hem de her defasında hayatımın tadı tuzu... Kocaninem vardı; Çakır... Siyah gözbebeklerini örttüğünde beyaz perdeler, O yine çakır bakardı, göremediği yüzlere... Uyurken bile çakırdı, Göz kapakları da örtemezdi gözlerinin mavisini... Kocaninem vardı; Boynunda çiçekli bir kese, Arkası Türkmen kızı bir ayna teneke, Bir de benim resmim siyah beyaz, içinde... Fesleğen kokan koynunda uyurdum her gece, Korktukça basma perdelerin gölgelerinde... Balkonum, kova kova fesleğen! Kokuyu her çekişte içerime; Gökyüzü çakır, deniz çakır... Kocaninem vardı; hepsinden çakır... Tulumba çekerdi... Biz; Tuğladan dört sıra bir metre kare havuzun başında, Mutluluğun dolmasını beklerdik, O çektikçe tulumbasını... Çığlık çığlığa ıslanıp içinde, Saçardık etrafımıza da doldurduğu mutluluğu... Güzel ela gözlerinde, bahçesini sulama derdi... Boşalttıkça biz havuzu neşeyle, Tek kelime etmezdi; "Etmeyin yoruldum" diye...
-II - Tavana başımızı vurduğumuz... Evladının evini yaparken, İçinde hep birlikte oturduğumuz, Rutubet kokusunu, mismiş gibi hatırladığım küçük kulübe... Dört torun, bir de efe... O'nun sahiplenişiyle, saray gelirdi bize... Çok geçinemezlerdi ya; Birleştikleri çook şey vardı bu evde... Anneannem ve o efe... Efe ki ne efe... Gözleri şimşek çakardı yeşil yeşil Cami ustasıydı hem de ehil... Gitti mi yanımızdan efe ki ne efe, Başımı duvarlara vurur ağlardım... Dedem dedem diye Her kat bittiğinde, Bir üste taşındığımız bu eve; Hala her girişimde; Şimdi ne anneannem var içinde, Ne de o küçük ama yüreği büyük EFE... Burnumun direği sızlar o tanıdık kokuyla... Dönemediğim için geriye..