Dizilerden çelişkileniyorum bu aralar... İnci dizilerinden değil, televizyon dizilerinden... Her gün, iki ila üç tane, yerli dizi dizileniyor haber sonrası. Haber öncesinde de, eski sezonlarınkiler dizileniyor. Çok çeşitliler... Yöresel olanlar, taklitsel olanlar, duygusal olanlar, vurgusal olanlar (mafyavari), çocuksal olanlar... Bu dizilerin yerlileri kadar, yersizleri de var. Kovboy dizileri çıksa da yerli (soluk benizli), dizilerin kökünü kurutsa mı ne? Şimdi; "Şikayet eder gibi konuşurken baya da oturmuş izlemiş. Yoksa nerden bilsin bu kadar ayrıntısını?'' diyenler vardır. Program araları konulan reklam parçaları yok mu, onlardan biliyorum. Tanıtımlardan Çarşamba, şu saate, şu dizide şöyle olaylar olacak... Geçen gün o parçalardan izlerken, malum dizilerden birine tutulmuşum. Bir dahaki bölümün parçasını ne zaman gösterecekler diye, bekler olmuşum. Oğlan bir yakışıklı, kız bir güzel. Konu şey... Boş verin konuyu. Oğlan yakışıklı, kız güzel işte. Zaten parçasından her bir şeyi anlıyorsun ve diyorsun ki; ''İzleyiciler bu parçayı görse, izlemez bunu.'' Parçası değil özü mübarek. Özeti demiyorum bakın, özü diyorum. Yani seyretsen ve biri sana ''Ne oldu anlat?'' dese o parçayı anlatsan, anlar. Bitmeyecekler galiba bunlar? Bakteri gibiler. Hızla çoğalıyorlar. Allah'tan millet fitne fesat yapacağına bunları seyredip, stresini atıyor. İyi de oluyor. Mesela geçen gün arkadaşımla oturduk, kahvelerimizi pişirdik ufak ufak fitne yapmaya başladık, tam fesat da yapacaktık ki ''Canım, dizim başladı, gitmem lazım'' dedi ve gitti... Yapamadık... Şu anda televizyonlar için kaç dizi çekiliyor tahmin edebilir misiniz? Yaklaşık 168... Sadece Türk kanallarındaki bu dizilerde, 840'a yakın başrol oyuncusu oynuyor. (Yabancı dizileri saymıyorum.) Yani sektör ciddi ciddi işliyor... Tutuluyor... Sanırım sonu da gelmeyecek... Aman gelmesin... Bazen ''Ya bir gün konu biterse?'' diye korkuyorum ve uykularım kaçıyor. Çaktırmasam da seviyor muyum neyim ben bunları? Bu dizilerle yaşayan, gereğinden fazla önem verenler de var... Toprağın altında, bizi bekleyen böceciklere, ölüm vesilesiyle kavuşmak pahasına; "Ay bir hafta çabucak geçse de, yeni bölümü izlesek'' diye cümleler kuruyorlar... Anneannem "Konuşmaklar şarkı oldu" derdi. Ben de diyorum ki; "Konuşmaklar dizi oldu." Bir hoşuma giden tarafı, kitap okuyamayanlara faydası Türk edebiyatının en iyi eserleri, biraz deforme edilerek de olsa günümüze uyarlanıyor ve insanlar esas hikayeye dair fikir sahibi yapılıyor. Ben dizi yapsam haftalık değil günlük yapardım... Sıcak sıcak... Türkiye'nin buna ihtiyacı var... Hatırlarsınız; "Yalan Rüzgarı" , "Hayat Ağacı", "Cesur ve Güzel"ler vardı... Bunlar hafta içi her gün yayınlanırdı ve kitleleri sürüklerdi. Akın akın izlerdik... Hem bir hafta da beklememiz gerekmezdi... Madem yapılıyor, iyice suyu çıkarılsın. Erkeklere, kadınlara, çocuklara has uyarlamaların, çeşitliliği sağlamasının, abuk getirileri de olmuyor değil... Mesela, renkli bir sihir dizisini, çocuğuna açmış gibi yapıp, yan gözle izleyen anneler var... Bkz. Ben. Ya da karısının izlediği ağdalı, acılı diziye, kendine bile itiraf edemeyeceği bir alaka duyan, kocalar. Bu ilginin kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Yani lehimize çevirebiliriz... Tarih, terör, saygı, sevgi konularında bilgi ve nezaket işlemesi veya mazi turu yapılabilir bu diziler aracılığıyla. (Tıpkı tam tersinin de yapılabileceği gibi) Evet bunları deneyip de başarılı olan örnekler yok değil... Zaten biz de, tebrik ediyor ve devamını diliyoruz böylesilerin cümlesini... Aslında ağaçlar gibi olabilsek, bize kimse benimseyemeyeceğimiz fikirleri empoze edemez... Ağaçlar nasıldır? Kabuklarından hasar aldıklarında, orayı içlerinden gelen, bünyelerinde barındırdıkları reçineleriyle tedavi etmeye çalışır. Zayıflamış, enfeksiyonlara açılmış bu yarayı, kendi serumlarıyla kapatarak savunma yapar... Eğer bu, tasvip etsek de, etmesek de hayatımıza bir şekilde soktuğumuz haftalık makaraları, iyi zaman geçirtici hoşlukları izliyorsak ve çocuklarımıza da izlettiriyorsak, reçine sürüp de izlettirelim. Daha başka ifadeyle, koruma kalkanlarımız açık olsun... Daha daha başka ifadeyle, seçici izleyici olalım, kötüler elensin, iyi olanlar kazansın... Bu cici dizilerin, iç turizme de aleni faydası dokunmakta... Türkiye'mizin en güzel yörelerini, Amerika, İspanya veya İtalya'dan daha az tanıyan bizler, sevdiğimiz dizinin çekildiği şehri, ya da kasabayı görünce; "Anaa! Ne güzel yermiş... Gidelim buraya yaa. Neresi burası?'' diyerekten ve sonrada giderekten, o civarın turizminin infilak etmesine sebep oluyoruz... İyi de yapıyoruz Şimdiii son olarak, pazartesinin bize yarın kadar yakın olduğu bu günde; "Gazetenizdeki dizi çizelgesine, şimdiden bakınız ve ne gerekiyorsa yapınız'' diyorum. Ben de kendi dizimin dibine oturmaya gidiyorum.