Küfür, hoş olmayan, kırıcı, incitici sözlere denilmektedir. 'Mahalle ağzı' tabiri de caizdir. Eskiden küfür sayılan bazı sözcükler şimdi günlük hayatımızın sıradan parçalarıdır. Örneğin 'Salak' sözcüğü, 1980'li yıllara kadar en kötü küfürlerden biri sayılırken günümüzde etkisi hemen hemen kalmamıştır. Ayrıca küfrün derecesi kişiden kişiye değişir. Hatta birimizin çok kızdığı bir küfre, bir diğerimiz gülebilmektedir. Hiç küfretmeyen birine sorsan; "Kaç küfür var?" diye, üç ila dört tane sayabilir. Sahiden bu kadar biliyordur. Ben mesela... Sayabilirim iki üç tane. O da utana sıkıla. Geçen hafta arkadaşlarla maça gittik. "Gel.'' dediler, "Tabi.'' dedim. Sosyal şeyleri seviyorum, sporu seviyorum, Beşiktaş'ı seviyorum. Neyse gittik. Ama inanın dakika bir küfür bir. Amanın bir çeşit bir çeşit iflahım kesildi. Bir de araştırmacılık var serde. Kaç tane bu küfürler diye çaktırmadan not alıyorum? Arkadaşlara da; "Maçı unutmamak için özet çıkarıyorum." dedim. Yüzyılda bir maça gidebildiğimden, maça böyle gidilir (kağıt kalemle), maçta böyle yapılır (not alınır) sanıyorum sandılar. Sesleri çıkmadı. Üff küfür kıyamet gibi, yazıyorum yazıyorum bitmiyor. Gruplara ayırdım. Seviyeli; Bürokrat ve yönetici kesiminin toplumsal baskıyla dikkatlice ettikleri benim bildiğim küfürler... Seviyesiz; Stadın geneli, benim gruptan ikisi ve halkın ettikleri. Ki o halk muhtemelen doktor, avukat, öğretmenden falan oluşuyor. Sivil olduklarından, kimse kim olduklarını anlayamaz nasıl olsa diye rahat rahat salıveriyorlar geleni. Bir de; "Bu kadar olmaz! Pes yani!" dedirten cinsten, zincirleme, söylemesi de anlaması da zor olan gani küfürlerle insanı utandırıp çıldırtan galiz küfürler var ki çoğunu yazmaya kalemim mürekkep vermedi.
İLKKÜFÜRNEYDİ? Kim buldu acaba bu küfür olayını? Mesela ilk küfür neydi? Mağara devrinde falan, konuşma yokken nasıl kızıyordu insanlar? Herhalde hareketlerle başladı olay. İnsanoğlu dillendikçe hız kazanmış olmalı. Maç da yoktu o zaman. O yüzden küfür vardıysa bile bu kadar çeşitli değildi tahminimce. Adam avına taş atıyordur, ıskalayınca sövüyordur. Ama nasıl? Yani zaman içinde değişe değişe gelen birşey miydi? Yoksa ilk gün de aynı mıydı? 'Eşek çarpsın', 'Deve çöksün'dü heralde. Emin olduğum tek şey, ilk küfürü bir erkeğin ettiği. Eminim işte! Ve muhtemelen çok gerekliydi. Düşünsenize adam ateşi buluyor. İki tahtayı on saat niye sürttüğünü bilmeden birbirine sürtüyor. Yangın çıkıyor. Pardon alev. Ateşi bulmuş oluyor yanmışlıkla. Duman, koku falan da çıkıyor. Ve tam gidip herkese söyleyecek, sönüveriyor. İnsan ne demez? Nasıl sövmez? Bir sıralama yaparak küfür konusuna açı getirelim, en çok küfür edilen yerlerden başlayıp aza doğru sayalım bakalım; 1- Stadlar (Derbi oynananları bir düşünün) 2- Trafik (Gelmiş geçmiş hak getire) 3- Oyun salonları (Küfredenler mutlaka oyun oynar.) 4- Okullar (Derste, tenefüste, anfide) 5- Huzur evleri (Dillerine vurur. Hayat boyu ettikleri küfürler bir film şeridi gibi ağızlarından geçer.) 6- Kuyruğa girilen cümle mekanlar. Hiç küfredilmeyecek yerler de vardır. (Ama yanlış anlaşılmasın. Buralarda bile punduna getirip edenler olur. Yani garanti verilemez.) 1- Camiler (Temizleyen kişi; "Eh bu kadar kirletilir mi be!" hariç.) 2- Konserler (Sanatçı geç çıktığı durumlar hariç.) 3- Doğumhaneler (Oğlan beklerken kız olursa hariç.) 4- Cumhurbaşkanının verdiği resepsiyonlar (Bakanlar hariç. Bakanlar bu güveni vermiyor ama nedense Cumhurbaşkanı asla küfretmez izlenimi var di mi?) Küfürle ilgili yeterli bilgi veremediğimi düşünenlere kaynak göstereceğim şimdiBilimum yeni çekilmiş komedi Türk Sinema Filmleri, vurdulu kırdılı Amerikan Filmleri, bazı tiyatro oyunları... Yazık, güldürmek için kullandıkları karakterleri küfrettirmek zorunda olduklarını sanıyorlar herhalde... Öyle sananların?