Zarfçılık için en az iki eleman gerekir. Genelde sabah erken saatlerde ve diyelim hastane yakınlarında filan sotaya yatar bu iki eleman. Zarf önceden hazırlanmış ve diyelim ki şimdinin 5 milyon lirası büyüklüğünde kesilmiş gazete kağıtları tomar yapılıp, en üste de gerçek 5 milyon konmuştur. Bu tomar, ağzı açık bir zarfçı tarafından güya yolda düşürülür. Arkadan da hastaneye gitmekte olan, derdi başından aşkın bir vatandaş gelmektedir. Onun tam arkasında yürüyen ikinci zarfçı hemen zarfa eğilir ve: "Bulduk hemşerim bulduk. Bak bu para ikimizin kısmeti" der. Saf vatandaşın vicdanı elvermeyip, itiraz etse bile zarfçı laf kalabalıklığıyla adamın aklını çeler. Ve: "Al bu zarf sende dursun. İleride bir kahveye gider pay ederiz" der.
DÜŞÜRDÜMGÖRDÜNMÜ? Tam bu sırada birinci zarfçı telaşla, panikle gelir ve "Buralarda içi para dolu bir zarf düşürdüm. Bulan, gören oldu mu?" der. Diğer zarfçı dümenden sinirlenir ve "Senbizenedemekistiyorsun?Bizparamaragörmedik.Gelistersenüstümüzüara" der ve kendini aratır. Aranan şahısta bir şey bulamayınca, saf vatandaşa sıra gelir.
UFAKSUBÜYÜKSUÇ Ama bizimki: "Birdakikabenimarkadaşımısenarayamazsın.Benararım " der ve zarfı koyduğu cep hariç diğer cepleri üstün körü arıyormuş gibi yapar. O sırada adamın hangi cebinde kendi cüzdanı var öğrenir ve saniyesinde yürütür. "Gördünmü?Bizdebirşeyyok.Hadiyoluna!" deyip ortağını savdıktan sonra saf vatandaşa dönerek: "Senkahveyegitotur.Benbirufaksudöküpgeleyim.Oparayıoradapaylaşırız' der ve gider. Gidiş o gidiş tabii... Yaa... İşte böyle naif, yalın, dolambaçsız suçlardı eski suçlar. Şimdiki gibi halamdı, halamın kulaklarıydı, kulaklı halam amcamdı, enerjiydi, akımdı, akım derken kakımdı, düğmeydi, dümbelekti yoktu. Bozuldu bee! Her şey bozuldu valla da billa!...