Hala bile ezbere sayarım;
"Hazım, Özcan, İsmail, Şeref, Ercan, Ali İhsan, Yaşar, Nedim, Selim, Birol, Aydın." Yani 60'lı yılların
Fenerbahçe'si. Çocukluğumun ilk sevdası, rüyam, hayalim, inancım, idealim her şeyim. Ve o efsane takımın kaptanı
Şeref Has. O zaman siyah beyazdı gazeteler, televizyon filan hak getire. Sinemalarda film öncesi bazı bazı derbi maçların 3-4 dakikalık özetini gösterir sevindirirlerdi bizi. Ama onlar da siyah beyazdı.
Şeref Has'ı işte o siyah beyaz fotoğraflarından, filmlerinden gördüğümüz kara kalın kaşlarından tanıyorduk en çok.
KAFAYI ÇAKINCA Savunma oyuncusu gol atar elbet. Eskiden de atardı, şimdi de atıyor. Burada da atıyor bütün dünyada da. Ama o zamanlardan beri 168 gol atabilmiş başka bir müdafaa topçusu var mı?
37 kez milli formayı giydi büyük kaptan. Hem de senede 2 bilemedin 3 maç oynayan Milli Takım'la. Kafa vuruşları da pek yamandı hani.
Dedim ya geceleri uykumun yoldaşı rüyalarda en çok formalı halimi görürdüm. Sarı Laciverti çekmişim, toprak sahada takımın as oyuncusuyum rüya(lar) bu ya.
Kaptanım da Şeref tabii ki. Pas veriyorum fileye takıveriyor, sonra o bana "
Al da at" diyor, atıyorum, koşup kucaklaşıyoruz
gooool!. HEKİMOĞLU Mahallede arkadaşlarla da paylaşırdık o rüyaları. Emelimiz, arzumuz, tutkumuz "
Bari birlikte bir fotoğraf çektirebilmekti". Kiminle mi, Fenerli oyuncularla elbet. En çok da kimle?
Şeref Kaptan'la. İşte bu rüya tam 45 yıl sonra
Ordu ilinde gerçek oldu şansa bak. Ben dizi yazacağım derdiyle
Karadeniz'i gezerken aynı yerde, Belde Otel'de karşılaşmaz mıyız? Sarıldım öptüm yanaklarından. Bu kez hayalen değil kanlı-canlı. Birlikte çalan söylenen türkülere eşlik ettik.
Hekimoğlu okuduk. Sonunda geçtim yanına, verdim makinemi
Kör Cuma lakaplı Halit arkadaşa "
Bas" dedim deklanşöre. Heeeyt var mı bana yan bakan!
Şeref Has kaptanımın yanında benim o caka yapan.