Yarın mı?..
Evet, yarın bayram. Arife hayallerime çeki düzen vermek için istife oturdum şimdi. Vay be neler etmişiz kendimize meğer. Artık hangi görünmez tuğlaları döşeyip yaptıksa,
kocaman duvarlar ördük ömrümüzü. Öfkemizi, kavgamızı,
ihtiraslaşmaya mayalanan hırsımızı duvarın bizden yana kısmında sakladık.
Afacan, haylaz, yaramaz, ele de avuca da sığmaz ne kadar
hınzırlık varsa öbür tarafta zaptettik.
Akacak, sızacak, girecek, sokulacak delişmen duygular gelip o
düşsel duvarın kıyılarına çarptı, yayılıp toprağına karıştı ziyanlık arazilerinde. Oysa
yıkılsa o duvar . Ömrümüz adını andığım
kanat takışların coşkusunu yaşasa neler neler olmazdı ki?..
ÜST ÜSTE Tercih ederek kapandığımız donukluk hücrelerinde 3-4 volta adımında bitiveren hayallerden,
dertlenmenin getirdiği yorgunluğu on yıl uzansak da atamayacağımız ranzalardan ne yarar var ki? Üst üste, kat kat anahtar çevirdiğimiz
kilitleri patlatalım haydi. Umutlarımızı balyoz gibi indirelim üstüne o kilitlerin,
kırılsın, parçalansın ve açılsın kapılar ardına dek. Sonra yaşa açılan bin bir pencerenin önünden
tek tek geçelim . Her bir pencereden bakıp üstü toz toprakla örtülü
yaşama sevinçlerimi yıkayıp paklayalım.
SUDAN MANZARALARI Böylesi bir bayram öncesi bunca lafı kuru kuruya dizmiş adam olmak istemem. Örneklerle süslensin isterim "
Haydi yaşayın " diyen tezlerim. Hem de mesela uzaktaki yakın dost bir ülkeden,
Sudan'dan fotoğraflardan örülü bir pencere açıyorum öyleyse.
Mütevazı, dar açılı ama
kıpırdak hayat parçacıklarının
çakıl taşı küçümenliğiyle birikip
stabilize oto yollara dönüştüğünü kendi gözleriniz,
pardon, kendi düşlerinizle izleyin...