
Boğucu bir bulut çökmüş ana yola. Ya da sis mi bu ne? Daha da kötüsü az ötede fena bir kaza olmuş olmasın sakın. Zincirleme, bir dolu araba, insan ölüsü ve yangın dumanları mı yoksa? Anız yakıyorlarmış. Toplanmış mısırların daneleri alınmış, koçanları hayvan yemi edilmek üzere çuvallanmış önce. Sıra toprakta kalan güçlü kökleri, kırıntıları yok etmeye gelince basmışlar ateşi, tarlalar boyu yangınlar yaratmışlar.
O anız yakımı tarlalar arasından şiirsel bir flulaşmayla belirdi Harran çocukları. Bin adım öteden soluğumu tıkayan kesif duman onlara dokunmuyordu. Bu çocuklar tılsımlı mı, efsunlu muydu yoksa?
Yine de çok oyalandım sayılmaz. 20-30 fotoğraf karesi ne sürede çekilirse o kadar sürdü konukluğum. Sonra yürüttüm arabamı Harran'ın böğrüne.
ÇÖL YELKENLİLERİ Önce evleri gördüm. Çölde yelken açmış teknelere ne kadar da benziyordu bu evler. Damları toprak, konik ve komik. Ama 2000 yıllık geleneği nazlı niyazlı sürdürüyorlar hayatlarını.
Yılmıyor, yıkılmıyor, ayakta kalıyorlar nicedir. İçlerinde insanlar yoktular denemez belki ama beter yoksuldular.