Lafın aslı bu değil. Porto'kal değil portakal demeliydim, biliyorum. Bilemediğim, dün gece sahada olan Fener'in aslı mıydı sahtesi mi? Hani eskiden Türkiye Kupası için kura gereği tuhaf eşleşmeler olur, 3 büyüklerden biri ilk turda Çatladıkapı, Yeşildirek, Şekerhilal türünden takımlarla eşleşirdi maç ederdi ya. Hani o küçümen-gariban takımlar karşılarında anlı şanlı topçuları görünce hazan yaprağı gibi titrer, şallak mallak olurdu. İşte dün gece gerçek mi sahte mi olduğunu çıkaramadığım Fenerbahçe de Porto karşısında o hallerdeydi. Maçlarda ev sahibi için cicim ayı sayılan ilk anlarda pırpırlandı sonra pıııs!
3 TEL SAÇ Devreyi iğneli fıçıya düşmüş, kızgın zifte bulanmış, Filistin askısına çekilmiş gibi işkence altında geçirdik. Attık atıyoruz hayallerini umuda katık ederken, kalemize görkemli taraftar ışığını gölgeye savuran 2 ampul takıverdiler. 2. yarı başlar başlamaz "kazma"nın, pardon Guiza'nın kaçırdığı gol tepemde hala kalabilmiş 3 tel saçı da yoldurdu. Şükür ki "yetenek güzeli" Kazım"ın topu müdafiye çarptı gol oldu da acuk teselli oldu.
NARKOZUN TESİR ALANI Gerçek şu ki Fener'de topçulara verilen paralar beynelmilel müsabakalar için az, annemizin ligi için fazla. Bir ortasını bulup ele güne kepaze olmasak, içeride rakip Ankaragücü filan olduğunda da ahaliyi uyutmayan maçlar çıkarsak. Şimdi UEFA narkozunun tesir alanına girer, bu kafayla tez teskere alır, "sen ben bizim oğlan" muhabbetine döneriz. Dedim ya Fenerim; Porto'kal orda kal. Bay baaay!..