Beş yaşındaki kızım, "Babacığım sana sevineceğin bir şey söyleyeceğim, biliyor musun Atatürk ölmemiş, yaşıyormuş" dedi. Arkasından ekledi: "Ama bazen yaşıyormuş..." Kızım anaokuluna gidiyor. Öğretmenlerinin Cumhuriyet Bayramı ve 10 Kasım hazırlıklarından aldığının özeti buydu.
Atatürk'ün yaşaması sevindirici bir olaydı. Ama maalesef bazen yaşıyordu.
***
Çocukluğumun 10 Kasım'larına gittim.
O zamanlar bu anma gününe böyle düşünsel bakılmıyordu. Üzülmek zorundaydık. Ağlıyor gibi yapmak...
Giresun'un küçük bir köyünde okudum ilkokulu. Her meselede burnunu çeken bir çocuktum. Bu halim 10 Kasım günü işe yarardı. Törenlerde en ön saflara alınırdım.
Matemli atmosfere katkı sağlamak için.
Burnumu içime çektikçe, beni ağlıyor sanırlardı, iyi olurdu.
Zorla ağlayabilen bir arkadaşım daha vardı: Kara Bey'in Ali. Kulakları çınlasın, istediği zaman iki gözü iki çeşme ağlayabiliyordu.
10 Kasım törenlerini ikimiz kurtarırdık.
Ali ağlar, ben burnumu çekerdim.
***
1980'lerden sonra 10 Kasım'da matemi kaldırdılar. Atatürk'ü anma ve anlama günü yaptılar. Bizim de pabuçlar dama atıldı.
70 yıldır ağlayarak sızlayarak Atatürk mirasını yiyoruz. Maalesef üzerine pek bir şey koyamadık. Hepimiz Atatürkçüyüz ama sözde, şekilde. Atatürk'e dair doğru yorumlamamız gereken düşünsel yönleri bir tarafa bırakıp, yediğini içtiğini ön plana çıkarma modası başlatıldı.
Neymiş, "efendim o da bir insanmış, zaafları varmış, iyi tanıyabilmek için bu yönlerine de değinilmeliymiş." Belki bu yaklaşımların çoğu masumanedir.
Ancak bu işte televole riski var.
Bizi ayakta tutan değerlerimizin yozlaşmasına ortam yaratılmamalıdır. Atatürk'ün özel zevkleriyle uğraşmak bu ülkeye hiçbir şey kazandırmaz.
O'nun bağımsızlık anlayışını anlamaya çalışmalıyız. Dünya ülkelerinin üçte ikisi sömürge altında yaşarken emperyalist güçlere karşı verdiği bağımsızlık mücadelesini nasıl kazandığını doğru anlamalıyız.
Kişi başına yıllık geliri 60 dolar olan 13 milyonluk ülkeye cumhuriyet ve demokrasiyi getirme cesaretini anlamalıyız.
"Yok efendim, Atatürk zamanında demokrasi tam uygulanmamışmış." Ya şimdi, hem de 10 bin dolarla?
***
Biz 10 Kasımları burnumuzu çekerek, ağlayarak andık. Çok şükür çocuklarımızın refleksi daha düşünsel.
İnşallah torunlarımız Ata'yı daha doğru algılamış olur da onların zamanında, bazen değil, her gün yaşar.
Çünkü, O bizden matem değil, sadakat bekliyor. Bunun için, bu anma günleri Atatürk düşüncelerini anlamak için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.