Cumhuriyet ve demokrasi çoğunlukla eş anlamlı kavramlar olarak algılanıyor.
Sokaktaki insana "Cumhuriyet nedir?" diye sorsanız, genellikle şu yanıtı alırsınız: "Halkın kendisini temsilcileriyle veya doğrudan yönettiği sistemdir." Üç aşağı-beş yukarı böyle.
Oysa bu tanım Cumhuriyet'i değil, demokrasiyi anlatmaktadır.
Demokrasi egemenliğin halktan kaynaklandığı siyasal bir sistemdir. Bu sistemde esas olan, halkın halk tarafından seçilenlerle yönetilmesidir.
Cumhuriyet ise halkın özgür seçimiyle gelen iktidarın yönetim yetkisini halkın verdiği vekalete dayanarak kullandığı siyasal rejimdir. Yani devlet başkanlarının ırsi olarak değişmediği yönetim şeklidir.
Burada demokrasiyi bir sistem, Cumhuriyet'i de onun uygulayıcı rejimi olarak tanımlayabiliriz.
Cumhuriyet'in karşıt rejimleri monarşi, diktatörlük, aristokrasi ve teokrasidir.
***
Demokrasinin kabul gördüğü ülkelerde çoğunlukla Cumhuriyet rejimi vardır. Ancak her demokratik rejimde Cumhuriyet olmadığı gibi, her Cumhuriyet'te de demokrasi yoktur. Örneğin, İngiltere'de meşruti krallık olmasına rağmen demokrasi uygulanır.
İran'da Cumhuriyet var ama demokrasi yoktur. Son sözü ulema heyeti söyler.
***
Aslında Cumhuriyet ile demokrasi birbirleriyle örtüşen unsurlardır. Demokrasi, Cumhuriyet'in dayandığı bir sütundur. Diğer dayanak da hukuktur. Egemenliğin halka aktarılması ve halkı oluşturan bireylerin temel hak ve özgürlükleri hukuk devletiyle gerçekleştirilir. Çünkü politik sistem, hukuk kurallarıyla oluşturulan bir sosyal düzendir.
Bu düzende de egemenliğin kaynağı halktır.
Bu anlamda demokrasi, Cumhuriyet anlayışının derinlik kazanması ve tabana inerek yerleşmesidir.
Cumhuriyet ve demokrasi kavramlarını ilk örtüştüren kişi Maxmilien Robespierre (1758-1794) oldu. Fransız ihtilalinin beyinlerinden olan Robespierre, "Demokrasinin özünü fazilet oluşturur. Ve o sadece Cumhuriyet'te vardır" demiştir.
85. yılını kutladığımız Cumhuriyet'imizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de aynı fikirdeydi, "Cumhuriyet fazilettir" demişti.
Özetlersek, Cumhuriyet ülkelerin yönetim rejimini tanımlıyor, demokrasiyse onun en önemli unsurlarından biri olduğunu. Zaten Anayasa'mızda da Cumhuriyet'imizi ayakta tutan sütunlar çok acık biçimde ifade edilmiştir: "Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir." Demek ki Cumhuriyet'imiz, demokrasiyle birlikte, laiklik ve hukuk üzerine oturmaktadır.
Cumhuriyet'imizin sağlamlığı bu üç unsurun sağlam durmasına bağlıdır.
Bir eğitimci olarak bu kavramları tekrar etmek istedim. Anlamını doğru bilmediğimiz kavramlara sahip çıkmamız mümkün olabilir mi? Hep birlikte el-ele nice 85. yıllara.