Futbolcuların ve sanatçıların toplum üzerindeki etkisi müthiş. Ne söyleseler günün konusu olabiliyor. "Out"u, "In"i onlar belirliyor. Buna "sanatçılar" demek de pek doğru olmayabilir. "Televizyona en çok çıkanlar" diyelim.
Mesela Hülya Avşar...
Ne yaparsa, ne söylerse olay oluyor.
Ona özenerek tenise başlayan hanımların sayısını hiç düşündünüz mü? Yıllardır Türk kamuoyunu yönlendiriyor.
Pahalı ciplere biniyor, bakıyorsunuz "in" olmuş. Geçenlerde, "Artık tasarruf zamanı, park etmek de kolay" diyerek ucuz, küçük otomobille göründü televizyonda.
Bu günlerde herkes küçük otomobillerini bir başka sever oldu. Bakıyorum gururla sürüyorlar. Hoşuma gitti.
Yanından pahalı cipler, şunlar bunlar geçerken gıpta edip minik arabasını hor görenler, şimdi daha bir şefkatle sarılıyor direksiyona.
Otobüse ya da metroya binip televizyonlarda görünse. Yanında kızı Zehra, hatta kardeşi Helin de olabilir, "Toplu taşıma daha çağdaş. Biz artık şehir içinde otomobil kullanmıyoruz" deseler, iddia ediyorum İstanbul'da trafik sorunu büyük ölçüde biter.
***
Hep söylüyorum, Türkiye'de meslek liselerinin ve meslek yüksek okullarının imaj problemi var. Çünkü bu okullarının temeli 1863'de Mithat Paşa'nın açtığı ıslahhanelere dayanmaktadır. O günden beri yetim, yoksul, yeterli eğitim alt yapısı olmayan çocukların gittiği okul imajı silinememiştir. Bu durum öğrencileri diğer okullara yöneltmiştir.
Bu günlerde, meslek okullarının geliştirilmesi konusunda güzel çabalar var.
İşte size fırsat. Eğer Hülya Avşar kızını meslek okuluna verirse, imaj düzeltme yolunda çok önemli mesafe alınmış olur. Hatta diyebilirim ki en az 5 yıl kazanırız. Bir kaç ünlü daha bunu desteklerse tamamdır.
***
Hülya Avşar ve vitrindeki diğerleri çocuklar için de birer öğreti durumundadır.
Yılda 180 gün, günde sadece 8 saat okul var. Yani günün üçte biri. Bu okullar ne kadar iyi olursa olsun, çocuklarımız yılda 185 gün ve diğer günlerin de üçte ikisinde okul dışındadır. Ailenin, sokağın, sinemanın, televizyonun, sporun vb. etkisi altındadır. Yani Avşarlar'ın kapsamında...
Asıl yapılması gereken, vitrindekilerin doğru mesajlar vermesini sağlayacak, onlara koçluk yapacak oluşumlar tesis etmektir.
Bunu bir bakanlık mı, bağlı oldukları dernekler mi destekler bilemem. Ama ihtiyaç olduğu ortadadır.
***
Haksızlık etmek istemem. Avşar, realitesi içerisinde kendisini en iyi yetiştirmiş olan sanatçılarımızdan biridir. Benim derdim başka. Maalesef bizde oyuncu ve şarkıcı olmak tesadüflere bağlı. Futbolcu olmak da öyle. Toplumu bu denli etkileyen kişiler güzellik yarışmalarıyla, kişisel ilişkilerle star olabiliyor. Güzellik yarışmalarında kriterin ne olduğunu jüri üyelerinden anlayabiliyorum.
Aralarında pek eğitimci, sosyolog, psikolog olmuyor.
Mesela, Hülya Avşar iyi bir üniversite bitirip, master veya doktorasını da Harvard'da yapmış bir sanatçımız olsaydı, bu topluma çok daha güzel katkıları olurdu, değil mi? O halde bu gücü verirken, yeni kriterler aramanın zamanı gelmedi mi?