Milli Eğitim Bakanlığı, sınavlarda derece yapan öğrencileri ön plana çıkararak, reklam yapılmasına karşı çıkmıştı. Hem öğrencilerin psikolojisi açısından, hem de haksız rekabete neden olunmaması açısından bu çok yerindeydi. Buna rağmen, pek çok dershane ve özel okul, her şeyi göze alarak gazetelere
"Şampiyon bizden çıktı" ilanları verdi.
Bazı kurumlar da, olası soruşturmada kıvırabilmek için, ilanların altına
"Okul aile birliği" imzası koydu.
Soruşturma açılır mı, caydırıcı yaptırımlar uygulanır mı, hep birlikte göreceğiz. Ama ben şampiyon öğrenci çıkarma becerisine (!) takıntılıyım.
***
Kısa yoldan OKS'de nasıl şampiyon okul olunur? İşte bazı formüller: 1- En çok uygulanan formül, 7. ve 8. sınıflara burslu, hatta üste para vererek başarılı öğrenciler almak.
2- Son sınıfta başarısız öğrencileri okuldan atmak ya da sınava girmelerini engellemek.
3- Okul müfredatını bırakıp, ezberci dershane müfredatı uygulamak.
4- Birden fazla okulunuz varsa, başarılı öğrencileri aynı okulda toplamak. Bu başarıyı, bütün okullara mal etmek.
***
OKS'de başarılı okulların çoğu, bu formülleri başarıyla uyguluyor. Öncüleri de, 1997'den sonra açılan bazı
yabancı veya köklü lise mezunları vakfı ilköğretim okullarıdır. Çünkü kurulduklarında, ismini aldıkları liselere sınavsız, doğrudan öğrenci geçişi sağlanacağını ima ederek velileri yanıltmışlardı. Bu mümkün olmayınca velilerle büyük sorun yaşadılar. Çareyi OKS başarısında gördüler.
Bu yüzden 5. sınıftan sonra
"Ne pahasına olursa olsun sınav başarısı" diyerek, dershane müfredatı uyguladılar. Resimden, müzikten, spordan hatta yabancı dilden kıstılar. Sosyalleşmeden kıstılar.
Kendi okuttukları öğrencileri başarısız diye son sınıfta okuldan attılar. Hatta birinin bu yıl 25 öğrenci attığı konuşuluyor.
Bir özel okul var ki, henüz geçen yıl açılmasına rağmen ilk 10'a girmeyi başarmış, İlginç değil mi? Alt yapı, deneyim önemli değil. Al 8. sınıfa başarılı öğrencileri, tamamdır.
Başarı bu mudur? Şampiyon bunlar mı? Herkese hayırlı olsun!
***
Okulların asıl görevi, öğrenciyi sınava değil, hayata hazırlamaktır. Yani tek bir sınava yönelik matematik, fen, Türkçe ve sosyal bilgiler
"öğretimi" değil; bütün yaşamının alt yapısını oluşturacak
"eğitim vermek" olmalıdır. Bunun yanında iyi derecede yabancı dil öğretmek, güzel sanatların ve sporun ruhunu aşılamak, becerilerini kazandırmak da okulun sorumluluğudur.
Okullar, son sınıfta başarılı öğrenci transfer etmeyi değil, mevcut öğrencisinin kapasitesini en üste çıkarmayı hedeflemelidir.
***
Bu sorumluluk içerisinde başarılı olan bütün okullarımızı kutluyor, öğrencilerimizin gözlerinden öpüyorum.
İtirazım, sektöre yakışmayan yöntemlerdir. Umarım
SBS de şampiyonların boy ölçüştürüldüğü yarış haline getirilmez.